6 Haziran 2014 Cuma

Birey ve Davranış - Sosyal Psikoloji

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Psikoloji - Birey ve Davranış

Bireylerin davranış, duygu ve düşüncelerinin başkalarının gerçek hayal edilen veya ima edilen varlığından nasıl etkilendiğinin bilimsel yollarla araştırılmasına sosyal psikoloji denir.

Modern sosyal psikolojinin uğraştığı konulardan bazıları şunlardır:
  • Gruba Uyma Davranışı
  • İkna
  • Güç
  • Sosyal Etki
  • Ön Yargı
  • Ön Yargının Azaltılması
  • Ayrımcılık
  • Kalıp Yargılar
  • Tutumlar
  • Kitle Davranışı
  • Gruplar Arası İlişkiler
İnsanların bilgiyi nasıl edindiği, organize ettiği ve kullandığıyla ilgilenen bilişsel psikoloji'nin temel ilgi alanları şunlardır: Algı, Dikkat, Bellek, Düşünce ve Dil

Sosyal Algı: Temel algı ilkelerine bağlı olarak işleyen, kendimizin ve diğerlerinin davranışlarını nasıl algıladığımıza dair bir bilişsel süreçtir.

Bir kişiyle yeni tanışıldığında onu var olan bir kategoriye yerleştirmek için bilişsel yapılardan kişilik şemaları harekete geçirilir.

İzlenim oluşturma çalışmalarında başlangıta edinilen bilginin sonradan edinilen bilgiden daha ağır basması durumu öncelik etkisiyle ifade edilir. Öcelik etkisi  sosyal biliş yaklaşımında "bilişsel cimrilik" ile açıklanmaktadır.

Atıf Kuramı: İnsan davranışlarına ait "insanlar ve kendilerinin ve başkalarının davranışlarının nedenlerini nasıl açıklarlar?" sorusuna yanıt aramaktadır.

Atıf kuramının öncüsü Fritz Heider'dir.

Sosyal psikolojide davranışı açıklarken ortamsal faktörlere değilde kişinin kendisine atıf yapma eğilimimiz temel atıf hatası  olarak adlandırılmaktadır.

Kişinin kendi başına gelen olumlu olayları kişiliğine, kişisel yetenek ve becerilerine; olumsuz olaylarıysa  kendisi dışındaki faktörlere, başarısızlıklarımızı içsel faktörlere bağlamak açıkca benlik değerimizi korumak amacıyla başvurduğumuz bir stratejidir.

Tutum: Başka bir kişye yada herhangi bir şeye, tutum nesnesine karşı yönetilen düşünce, duygu ve davranışsal eğilimlerin göreli olarak durağan bir örgütlenmesi şeklinde tanımlanır.

1960'lara kadar sosyal psikolojide tutumlar ABC Modeli denilen üçlü bir yapıda ifade edilmekteydi. Bu modele göre tutumlar üç bileşenden oluşmaktadır. Bunlar: Duygusal, Bilişsel Eğilim ve Davranış Eğilimidir.  

1960'lardan sonra sosyal psikolojide ABC Modeli terk edilmiş yerine tutum nesnesine yönelik değerlendirmeyi temel alan yaklaşım benimsenmiştir.

Ölçülen tutum ile gözlemlenen  davranışın aynı genellik düzeyinde olmasını ifade eden duruma denklik hipotezi denir.

Davranışın kendisini değil davranışın niyetini tahmin etmek üzere kurulmuş bir model olan  Planlanmış Davranış Kuramını Fishbein ve Ajzen geliştirmiştir.

Planlanmış Davranış Kuramına göre davranışa yönelik niyeti tahmin etmemizi sağlayan faktörler şunlardır:
  • Davranışa yönelik tutum
  • Öznel norm
  • Algılanan davranışsal kontrol
İkna süreci hakkında sosyal psikologların temel alarak sordukları sorular şunlardır:
İkna çabaları ne dereceye kadar etkilidir?
İkna sürecinin başarılı olmasını etkileyen faktörler nelerdir?

Sosyal psikolojide ilk tutum değişimi yaklaşımı mesaj öğrenme yaklaşımıdır.

Mesaj Öğrenme Yaklaşımına göre ikna sürecinde mevcut olan temel öğeler şunlardır:

İletişimin Kaynağı, Mesaj, İletişimin Yöneldiği İzleyici veya Dinleyici Kitlesi ve İletişim Ortamı

Duygusal Bileşen: Hem hissedilen duygunun nitelğini hemde tutumun aşırılığını ifade eder.
Bilişsel Bileşen: Tutumun içeriğini oluşturan inanç ya da düşünceleri kapsar.
Davranışsal Bileşen: Kişinin eyleme yönelik niyetlerini ve eğilimlerini içerir.

Kalıp yargı terimi ilk kez 1922'de Lipmann tarafından kullanılmıştır.

Üyelerinin kendi yaşamları üzerinde baskın grubun üyelerinden daha az gücü, konrolü ve etkisi olan gruplara sosyolojik psikolojik bakış açısından azınlık grubu  denir.

Ön yargının kökeni olduğu düşünülen bilişsel süreçler şunlardır: Sosyal kategorileşme, dış grup homojenlik yanılgısı ve hayali ilişkisellik.

Sosyal Kategorileştirme: Sosyal Biliş yaklaşımına göre, sosyal dünyayı algılamadaki temel süreçtir. İnsanlar genellikle sosyal dünyayı  "biz" ve "onlar" olmak üzere iki farklı kategoriye bölerler.

Kişinin kendi ait olduğu gruplar dışındaki grupları daha homojen olarak algılama eğilimine dış grup homojenlik yanılgısı adı verilir.

Ait olunan grubun idealize edilmiş ahlaki otoritelerine yönelik sorgulayıcı olmayan, boyun eğici tutum otoriteryen boyun eğme şeklinde ifade edilir.

Altemeyer'in otoriteryenizm boyutları şunlardır:

  • Otoriteryen boyun eğme
  • Otoriteryen saldırganlık
  • Gelenekcilik
Konformite: Bireylerin varolan sosyal normlara uyma yönünde baskı hissettiği bir sosyal etki türü olarak ifade edilir.

Bir bireyin diğerine belli bir biçimde davranması için emir verdiği etki biçimi itaat şeklinde tanımlanır.

Psikoterapi

FELSEFE Ders Notları
Psikoterapi - Birey ve Davranış

Tarihte akıl hastalıklarını doğaüstü güçlerle ilişkilendirmeyen ilk yaklaşımın Yunanlı Hekim Hipokrat'a ait olduğu söylenebilir. Hipokrat bu hastalıkların vucuttaki sıvı dengesizliğinden kaynaklandığını düşünüyordu.

Eski Çin, Mısır ve Musevilerde akıl hastaları kötü ruhların etkisinde diye düşünülerek zalimce uygulamalar yapıyorlardı. Ortaçağdaki cadı avlarının nedeni buydu.

İyi koşullarda yaşayan  ve bakım gören akıl hastası kişilerin iyileşerek hastaneden çıkabileceklerini ilk olarak, 1792'de Paris'te bir akıl hastanesinin başına geçen Philippe Pinel, gerçekleştirdiği bir deneyle göstermiştir.

20. yy. da tıptaki gelişmeler akıl hastalığına bakışı değiştirdi. Genel parezi olarak bilinen akıl hastalığının frengi mikrobundan kaynaklandığı anlaşılınca akıl hastalıklarının biyolojik kökenli olabileceği düşünüldü.

Sigmund Freud akıl hastalıklarının kökeninde psikolojik faktör olduğuna inanıyor. Pavlov köpeklerle yaptığı deneylerle hayvanların kapasitelerinin üzerinde iş yapınca duygusal problemler yaşadığını bulmuştu.

ABD’de Clifford Beers adında akıl hastanesinde tedavi görmüş biri bu konulardaki görüşleri değiştirdi. 1963’te toplum içinde geri gönderme politikası başladı.

Psikanaliz Sigmund Freud tarafından geliştirilmiştir

Psikodinamik yaklaşımlara göre bilinç dışı çatışmaların temel bileşenleri şunlardır:
  • Kabul edilmeyen güdüler ve duygular
  • Kabul edilmeyen güdüler ve duyguların bilinç alanına girmesinden duyulan kaygı
  • Kaygıya yada kabul edilmez  güdü ve duygulara karşı geliştirilen savunmalar
Psikodinamik terapilerin amacı danışanın duygusal çatışmalarını bilinç alanına getirmektir.

Aktarım; danışanın, terapisti heyecan ve duygu tepkilerinin nesnesi yapma eğilimine denir.

Kişinin bilinç dışı çatışmaların kökenini anlaması halinde yaşanan deneyime içgörü denir. Bu yavaş yavaş kişinin kendini anladığı bir süreçtir.

Geleneksel psikanalizin özelliklerinden bazıları şunlardır:
  • Uygulaması zor olan bir yöntemdir.
  • Pahalı bir yöntemdir.
  • Yöntem akut ruhsal sıkıntıları olanlar için çok uygun değildir.
  • Sözel becerileri gelişmiş eğitimli insanlar için daha uygun görünen  bir yöntem olması, kullanımında sınırlılık yaratır.
Davranışcı Terapiler : İstenmeyen davranışları ortadan kaldırmak için öğrenme ilkelerini kullanır. Yeni ve uyumlu davranışların danışana öğretildiği bir süreçtir. Davranışcı yaklaşıma göre bir defa uyumu bozan davranış ortadan kalktığında kişiyi terapiye yönlendiren sorunda ortadan kalkacaktır.

Sistematik duyarsızlaştırma en çok korku ya da fobilerin tedavisinde kullanılır.

Temelde cezaya dayalı olan itici uyarıcılarla koşullanma tekniği daha çok alkolizm, şişmanlık ve çok fazla sigara içme gibi durumlarda kullanılmaktadır.

İnsanlara temel sosyal becerileri ve kendi haklarını nasıl savunacaklarını öğreten davranışcı grup terapisi biçimi girişkenlik eğitimi'dir.

Danışanın kendisinden beklenen davranışlar için simgesel ödüller kazandığı ve bunları arzuladığı bir şeyle değiştirebildiği edimsel koşullanmaya dayalı terapi tekniğine simgesel ödül biriktirme adı verilir.

Bilişsel terapiler tarafından uygulanan temel teknik bilişsel yeniden yapılandırmadır.

Özellikle  depresyonun önemli bir bilişsel bileşeni olduğu görüşüne dayanan ve Aaron Beck tarafından geliştirilen terapi yöntemine Bilişsel-davranışsal psikoterapi adı verilir.

Psikodrama psikodinamik grup terapileri içinde en popüler olanıdır.

Bireylerin diğer grup üyelerine nasıl hissettiklerini tam olarak söylemelerini teşvik eden, bireyler arasında olabildiğince açık ve dürüst bir duygu alışverişinin gerçekleşmesini amaçlayan grup terapi tekniğine etkileşim grupları adı verilir.

Aile Terapileri Aile bireylerinden birinin sorunları için tüm ailenin en azından kısmen sorumlu olduğu ve aile bireylerinin tümünün davranışındaki değişikliklerin sorunlu olan birey kadar diğer aile bireyleri içinde yarar sağlayacağı görüşüne dayan terapi.

Psikolojik problemlerde başvurulan biyolojik temelli terapiler şunlardır:
  • Elektrokonvülsif terapi: Şok beyne kısa elektrik akımının uygulandığı ve daha çok ağır depresyonda son çare olarak kullanılan biyolojik temelli tedavidir. İlk başarının ardından kemik kırılmalarına yol açan kas kasılmaları gibi yan etkiler görülmüştür.
  • Psiko Cerrahi: Beynin anormal kısımlarını almak ya da işlemez hale getirmek için kullanılan tekniklerdir.
  • İlaç Tedavileri: En başarılı biyolojik temelli tedaviler ilaç tedavileridir. 1950’lerin başlarında önce şizofreni semptomlarını hafifleten ilaçların ve birkaç yıl sonra ciddi depresyonu hafifleten ilaçların bulunmasıyla birlikte ilaçla tedavi, EKT ve lobotomilerin yerini aldı. Aynı zamanlarda anksiyeti hafifleten ilaçlarda geliştirilmekteydi. 
Psikotrop ilaçlar, antipsikotikler, antidepresanlar ve anti anksiyete ilaçları olmak üzere üç grupta toplanmaktadırlar.
  1. Psikotrop İlaçlar: Zihinsel bozuklukları tedavi etmede kullanılan ilaçlardır.   
  2. Antipsikotik İlaçlar: Psikotik semptomlar, özellikle de şizofrenini pozitif semptomlarını azaltan ilaçlardır.  
  3. Antidepresan ve Antimanik İlaçlar: 1980’lerin sonuna kadar Monoamin Oksidaz İnhibitörleri ve Trisiklikler olmak üzere iki grup antidepresan bulunurdu. İki grup da belli depresyon türlerini hafifletmede etkilidir.
Antidepresanlar: Depresyonların semptomlarını gerileten ilaçlardır. Antidepresanlar içinde en yaygın bilineni prozac adı verilen ilaçtır. Ancak az sayıda da olsa hiperaktivite, manik durum ve hatta tehlikeli saldırganlığa yol açtığı gözlenmiştir.  

Antianksiyete İlaçları: Kaygı bozukluklarını tedavi etmede en yaygın kullanılan ilaçlar benzodiazepinlerdir. Düzenli olarak panik bozukluk, fobi, genelleşmiş anksiyete bozuklukların çoğunda semptomu hafifletir. Yan etki olarak özellikle alkol alındığında uyuşukluk ve motor hareketlerin koordinasyonunda azalma görülür. Benzodiazepinlere bağımlılık geliştirilebilir. İlacı birden kesmek kaygıyı artırabilir. Zamana yayılarak kesilmelidir.

Normal Dışı Davranışlar

FELSEFE Ders Notları
Normal Dışı Davranışlar - Birey ve Davranış

Normal Nedir?
  • Normallik sağlıklı olmaktır.
  • Normallik diye bir durum yoktur. 
  • Organizmanın tüm kişilik yapılarının birbiriyle denge durumunda olmasıdır.
  • Normallik ortalama ile eş anlamlıdır.
  • Normallik bir süreçtir.
Normal Dışı Davranışların Tanımlanmasındaki Ölçütler 
Normal dışı davranışların tanımlanmasında belli bazı ölçütler kullanılmalıdır. Bu ölçütler normdan uzaklaşma, istatistiksel olarak az rastlanan davranış gösterme, kişisel rahatsızlık ve idealden sapmadır.

Normdan Uzaklaşma: Toplumun kabul edilebilir davranışlarla ilgili normlarından sapan ve farklılaşan davranışlar normal dışıdır. Normal davranışlar sosyalleşme ile öğrenilir. Kişi içinde bulunduğu toplumun normlarını sorgulamaz, diğer toplumların normları onlara garip gelir.

İstatistiksel Olarak Az Rastlanan Davranış Gösterme: İstatistikî anlamda bakılacak olursa normal dişilik ortalamadan sapma biçiminde ortaya konur.

Kişisel Rahatsızlık: Kişinin ortaya koyduğu davranış gerginliğe neden oluyorsa anormaldir.

İdealden Sapma: Psikolojik sağlık için gerekli olan ve kuramsal olarak en düşük düzeyden aşağıda olan davranışlar normal dışı olarak nitelendirilir.

Normal Dışı Davranışlarla İlgili Yaklaşımlar 
Normal dışı davranışlarla ilgili olarak farklı kuramcılar farklı yaklaşımlarda bulunmuşlardır.

Biyolojik Yaklaşım: Bu yaklaşım normal dışı davranışları sinir sistemi, salgı bezleri gibi organik işlev bozuklukları ve kalıtsal faktörlerle ortaya çıkan yanlış işleyiş çerçevesinde açıklar.

5 Haziran 2014 Perşembe

Stres ve Sağlık Psikolojisi

FELSEFE Ders Notları
Stres ve Sağlık Psikoloji - Birey ve Davranış

Stres Kavramı
Savaş, deprem, büyük kazalar gibi olaylar stres sebebi olabilirken, iş değiştirmek, sevdiğini kaybetmek, taşınmak, evlilik, hastalık da strese yol açar.

Stres kelimesi Latincede “Estrece” kelimesine dayanır. Zorlanma, gerilme, baskı anlamına gelir. Bütünlüğü koruma, esas duruma dönmek için çaba harcama gibi etki-tepki ilişkisini barındıran haliyle de kullanılır.  

Her bireyin olayları algılayışı ve stresten etkilenişi farklı düzeylerde olur. Kalp hastalıkları hatta soğuk algınlığı gibi hastalıkların temelinde stres olabilir.

Stresin Aşamaları
Stres durumunda canlı, kendini korumak için savaş veya kaç tepki zincirini harekete geçirir. 

Genel Uyum Sendromu : Çevresel stres durumlarına ilişkin fizyolojik değişimleri içinde barındıran mekanizmadır.

Alarm: Bireyin otonom sinir sistemi acil duruma ilişkin harekete geçerek salgı bezlerini uyarır, kana adrenalin pompalar, kan daha hızlı dolaşır, beyin ve kaslara daha fazla enerji iletilir. Kan şekeri yükselir, sindirim yavaşlar.

Direnç: Vucut stres yaratan duruma uyum sağlar, kimyasallar salgılanmaya başlar. Strese karşı kaynaklar tükenir. Direnç gücünü yavaş yavaş kaybeder.

Tükenme: İnsan tüm direncini kaybeder geri dönülmesi zor bir sürece girer. Psikolojik sorunlar başlayabilir hatta ölümle sonuçlanabilir.

Stres Belirtileri 

Fiziksel Belirtiler: Sırt, Boyun, Baş ağrıları, Terleme, Çarpıntı, Mide ağrısı Sindirim sorunları, Nefes darlığı, Uyku bozukluğu, Bitkinlik Hissi

Davranışsal Belirtiler: Madde - Alkol kullanımı, Sürekli telaş ,Aşırı uyuma ve Asosyallik

Duygusal Belirtiler: Kaygı, Sıkıntı, Gerginlik, Huzursuzluk, Sinirlilik, Saldırganlık, Neşesizlik Kayıtsızlık ve Durgunluk

Bilişsel Belirtiler: Konsantrasyon kaybı, Algı sorunları, Kararsızlık, Unutkanlık, İlginin azalması, Sadece olumsuzlukları görmek ve Organize olamamak

Stres Kaynakları

Değişme: İnsan yaşamlarındaki olayların istedikleri gibi gelişmesini ve kendince kontrol edilebilir olmasını tercih eder. Dünya da ve Türkiye’de stres yaratan olaylar benzer olsa da sıralamaları farklıdır.

3 Haziran 2014 Salı

SQL Server .bak dosyası ile Restore İşlemi Nasıl Yapılır

 .bak dosyasını kullanarak bir veritabanı Yedeklemesi Nasıl Geri Yüklenir
  • Object Explorer - Database’e sağ tıklıyoruz.     
  • Restore Database seçeneğini seçiyoruz.     
  • Karşımıza çıkan pencerede “from device” seçeneğini işaretliyoruz     
  • Browse yaparak dosyamızın path’ini gösteriyoruz.     
  • OK tuşuna basıyoruz 
  • Database "..." restored successfully mesajı restore işleminin başarılı gerçekleştiğini belirtiyor.

Başarı ile tamamlamış isek refresh yaparak Object Explorerda restore ettiğimiz .bak uzantılı database görünecektir.

Not : .bak uzantılı dosyayı SQL Server'e RESTORE edilirken dikkat edilmesi gereken husus dosyanın ancak aynı sürüm veya daha yüksek sürümdeki bir SQL Server'e RESTORE edilebildiğidir.

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü