Psikolojiye Giriş
Sosyal Psikoloji
Sosyal psikoloji; insanı özelliklede başka insanlarla ilişkileri bağlamında anlamaya çalışır. Hayatın insana dair her yönü hakkında söyleyecek sözü olan çok geniş ve zengin bir bilim dalıdır. Klinik psikolojisi,psikolojik sorunları olan insanları anlamak ve tedavi maksadını taşır. Sosyal psikoloji ise daha genel olarak ''normal'' insanı anlamak arzusundadır.
Sosyal Psikolojinin Kısa Tarihi
Alanın tarihçesini biçimlendiren en önemli olaylardan biri,
Hitler Almanyasından kaçan çok sayıda sosyal psikologun 1930 ve 40'lı
yıllarda Amerikaya yerleşip buradaki üniversitelerde başarılı çalışmalarda
bulunması olmuştur. Nazizm ve Faşizm akımlarının psikolojik kökenlerini
anlama arzusu ve 2.Dünya savaşının gerekleri bu dönemde alanın sorduğu
sorular üzerinde etkili oldu. Bugün sosyal psikoloji psikolojinin değişik
alt dallarda içinde en dinamik olanlarından biridir ve sosyal
psikologlar dinden politikaya aşktan önyargıya saldırganlıktan
işbirliğine insana dair akla gelebilecek her konuyu anlayıp anlatmaya
çalışırlar.
Sosyal Psikolojinin İki Temel İlkesi
Sosyal psikologlara çalışmalarında insan doğasına dair bazı temel varsayımlar eşlik ve rehberlik eder. Bunlardan birincisi insanların dünyayı olduğu gibi değil kendi oldukları gibi görmeleridir. Gerçekliği algılayışımızda dışarıdaki objektif dünya kadar kendi benliğimizin de rolü vardır.
Sosyal psikologların kendilerine düstur kabul ettikleri ikinci ilkeyse sosyal etkinin çok yaygın ve güçlü olduğudur.
İnsanlar Ne İster?
- Hayatımız üzerinde hakimiyet sahibi olmak. Bu güdü bizi kendimizi başkalarını ve hayatın bizimle alakalı kısımlarını en doğru biçimde anlamaya ve bu bilgiyi kendi lehimize kullanıp hayyatta arzuladığımız noktalara gelmemizi sağlamayıa sevk eder.
- Sevmek , sevilmek, ait olmak. Başkalarıyla yakın ilişkiler içinde olmak,onlar tarafından kabul görmek...
- Benliğimizi değerli görmek. İyi düzgün sevilesi bir insan olduğumuza bir anlamda varoluşumuzun ''doğru'' olduğuna inanmak. Ortalamanın üstü etkisi: Araştırmalar insanların çogunun kendilerini okul başarısı, iş performansı, zeka, popülerlik, sportiflik, liderlik, araba sürme becerisi ve daha pek çok konuda ortalamanın üstünde gördüğünü belgelemektedir. Çoğunluğun ortalamanın üstünde olması istatistiki açıdan mümkün olmadığından bu olgu benliğimizi degerli görme ihtiyacımızın bir uzantısı olarak görülür.