7 Ocak 2014 Salı

Çocuklukta Sosyal Gelişim

FELSEFE Ders Notları
Psikolojiye Giriş
Çocuklukta Sosyal Gelişim

Çocuğun bilişsel ve dil gelişimiyle paralellik gösteren sosyal gelişim, toplumsallaşma, benlik ve kişilik oluşumu gibi süreçleri kapsar. Bu süreçte çocuk yaşadığı sosyal çevrenin değerlerini öğrenir, hangi davranış ve duyguların ne kadar ne derece gösterilmesi konusunda bilgi sahibi olarak önce başkalarının yani ailedeki yetişkinlerin yönlendirmeleriyle sonrada kendi öz kaynaklarını kullanarak sosyal davranış  ve duyguları beklenen yönde gösterme yolunda ilerler. Bu sosyal bilginin bir kısmı yetişkinlerin öğretmesi yolula edinilir çoğu kısmı ise dolaylı yollarla aile ve toplumdaki yaşantı sırasında kendiliğinden kazanılır.

Sosyal Davranışlar

Sosyal gelişim literatürüne bakıldığında ele alınan temel gelişimsel özellikler olumlu sosyal davranışlar ve bunlarla ilişkili olan diğer ahlaki ve duygusal gelişimsel becerilerdir. Toplumların uyumlu işleyişi için önemli olan sosyal ağların oluşumuna katkıda bulunan olumlu sosyal davranışlar sosyal gelişimin belli başlı bileşenlerinden biri olarak görülür.

Olumlu sosyal davranışların sergilenmesinde empati (eşduyum) büyük rol oynar. Empati bir başkasının duygusal durumunu ve yaşadığı hissi kavrayıp aynı veya benzer duyguyu kişinin bizzat kendisininde yaşaması anlamına gelir.

Sosyal gelişimin bir başka temel bileşenide anti-sosyal davranışlar, yani saldırgan ve yıkıcı davranışlardır. Başkalarına veya onlara ait şeylere zarar vermeyi amaçlayan hareketler olarak tanımlanır.

Saldırgan davranışlar
  • Fiziksel Saldırganlık
  • Sözel Saldırganlık
  • İlişkisel saldırganlık
Olumlu sosyal davranışlar  ve Saldırgan davranışların gelişiminde hem biyolojik, hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu ortaya koyulmuştur.

Sosyal Gelişimi Açıklamaya Yönelik Kuramlar

Sosyal gelişimini açıklamaya yönelik kuramın ortaya koyduğu önermeler (ampirik) araştırmalar ile test edilebilir. Sosyal gelişime dair kuramların belli başlıları:
  • Psikanalitik Kuram
  • Davranışçılık Kuramı
  • Sosyal Öğrenme Kuramı
  • Bilişsel Gelişim Kuramı
  • Etolojik Kuram
  • Ekolojik Sistemler Kuramı
Psikanalitik Kuram

Psikoseksüel Gelişim Kuramı (Freud) 

Sigmund Freud (1910) tarafından geliştirilen kuram, insanın çoğunlukla farkında olmadığı dürtüler ve çatışmalarla hareket eden bir varlık olduğunu varsayar. Bilinçaltı süreçlerin önemine vurgu yapar.

Freud’ a göre insan EROS ve THANATOS olmak üzere iki temel dürtüyle dünyaya gelmektedir. Eros ya da yaşam içgüdüsü, yeme, içme, cinsellik gibi yaşamı devam ettirmeye yarayacak bedensel bütün ihtiyaçları karşılayan aktiviteleri yönetir ve hayatta kalmayı sağlar. Thanatos, ölüm içgüdüsü ise, dövüşme, öldürme, mazoşizm gibi davranışlarla ifade edilen yok edici bir güçtür. Bu kuram enerjiyi, cinsel enerji (libido) olarak tanımlar.

Çocuklar 5 ayrı gelişim döneminden geçerler. Bu gelişim dönemleri:
  1. Oral (0-1 yaş)
  2. Anal (1-3 yaş)
  3. Fallik (3-6 yaş)
  4. Gizil (6-13 yaş)
  5. Genital (13-19 yaş)
Gelişim sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesine engel olan iki temel olumsuz süreç vardır. Bu süreçler Engellenme ve Aşırı doyum süreçleridir. Engellenme, aşırı doyurulmasından daha güçlü takılmalara yol açar. Freud, çocuğun gelişimini üç farklı yapı içinde tanımlar: id (dürtü), ego (rasyonel) ve süperego (ahlak).

İd (Dürtü) : Doğuşta var olan ve yeni doğan bebeğin biyolojik iç güdülerini doyurma fonksiyonu bulunan yapıdır. İd, bilinçsizce ve irrasyonel şekilde işler.

Ego (Rasyonel) : Kişiliğin bilinçli, rasyonel kısmını oluşturur. Ego’nun işlevi, içgüdülerin rasyonel bir biçimde doyumunu sağlamaktır. Örneğin; aç çocuk ağlayıp bağırmak yerine, yiyeceğe nasıl ulaşabileceğini düşünüp mantıklı bir yol bulabilir.

Süperego (Ahlak) : Çocuğun hareketlerine rehber olan ahlak kurallarından oluşur ve gerçek anlamda bir içsel denetçidir.  3-6 yaşla arasında olur. Süperegonun gelişimi, içselleştirme süreciyle çok yakından bağlantılıdır. İçelleştirme, toplumsal değer ve davranışları kendisininmiş gibi benimsemedir. içselleştirmeyle, bir yetişkinin gözetimi olmaksızın gerekli ahlaki davranışları gösterir hale gelir. Böylece vicdan gelişimi sağlanır. Vicdan ve içselleştirme gibi önemli gelişimsel süreçlerden süperego sorumludur. 3-6 yaşlarındaki ebeveyn çocuk ilişkisi süperegonun gelişiminde çok etkilidir.

Psikososyal Gelişim Kuramı (Erikson)

Erikson'ın (1963) geliştiriği  kuramdır. Klasik psikanalitik kuramdan üç önemli noktada ayrışır. Çocuğun pasif biyolojik dürtülerin esiri olan ve ebeveyleri tarafından şekillendirilen bir varlık değil; aktif bir araştırmacı olduğunu savunur. Erikson, cinsel dürtülere daha az, sosyal ve kültürel etkilere daha fazla vurgu yapar. Gelişimi içsel dürtüler ve dışsal (kültürel- sosyal) talepler arasındaki etkileşimin bir sonucu olarak görür. Erikson’a göre gelişim bütün yaşam büyünca devam eder. Erikson, insan yaşamı boyunca 8 temel kriz ya da çatışmadan geçtiğine inanmaktadır. Erikson’ın  kuramı gelişimin niçin ve nasıl gerçekleştiğini açıklamada muğlak ve yetersiz kaldığı için eleştirilmiştir. 

Davranışçılık ve Sosyal Öğrenme Kuramları

Davranışçılık Kuramı (Watson)

Öğrenme, gözlenebilen davranışlara odaklanan bir kuram olarak ortaya çıkmıştır. İlk olarak John B. Watson (1913) tarafından ortaya atılmıştır. Davranışçılığın temel prensibine göre insan gelişimi, dışsal uyarıcılar ile gözlenebilen tepkiler (alışkanlıklar) arasındaki iyi öğrenilmiş bağların sonucudur.  Davranışçılık, gözlenen davranışların azalması ya da çoğalmasına sebep olan mekanizma olarak pekiştirme kavramını kullanır Pekiştirme, bir davranışın gelecekte tekrarlanma sıklığını artıran ya da azaltan, o davranışı takip eden ödül veya ceza olarak tanımlanmaktadır.

Ödül; bir davranışın sonucunda hoş bir uyarıcının elde edilmesi ya da nahoş bir uyarıcının ortadan kalkmasıdır.

Ceza; bir davranış sonucunda hoş br uyarıcının geri çekilmesi ya da nahoş bir uyarıcının verilmesidir.Ödül, davranışın yapılma sıklığını artırır. Ceza ise azaltır.

Watson;  bebekleri sosyal deneyimler sonucu alışkanlıklar geliştiren boş levhalar şeklinde görür.

Edimsel Öğrenme Kuramı (Skinner)

B.F Skinner, çalışmalarını hayvanlarla yapmış ve bulgularını insanlara genellemiştir. Skinner gelişimi çocuğun davranışlarını takip eden ceza ve ödüller tarafından pasif olarak şekillenmiş edimsel öğrenme mekanizmaları ile açıklar. Edimsel koşullanmada, kişi bir davranışta bulunur ve bunun çevrede yarattığı etki (olumlu- olumsuz), bireyin söz konusu davranışı daha sonra ne sıklıkla gerçekleştireceğine etki eder. Yani davranış sonuçları tarafından kontrol edilir.

Sosyal Öğrenme Kuramı (Bandura)

Alfred Bandura, hayvanların aksine, insanların bilgiyi aktif şekilde işlediklerini ve bu sayede davranış ve sonuçları arasındaki ilişkiyi düşünebildiklerini söyler. Bu kuram, pekiştireçlerin (veya cezanın) sadece dışsal değil, içselde olabileceğini önerir. Kişinin kendi hareketlerinin yine kendinde yarattığı sonuçlar önemlidir. Sosyal durumlardaki öğrenmelerin büyük ölçüde taklitle gerçekleştiğini önerir. Davranışları ve sonuçları başkasında gözlemlediği öğrenmenin mekanizması dolaylı pekiştirmedir. (Model Alma) 

Bandura’ya göre, gözleyerek öğrenmenin meydana gelebilmesi için aşağıdaki koşulların sağlamış olması gerekir:
  • Dikkat : Taklit edilecek modelin, kişinin dikkatini çekmiş bir model olması
  • Hatırda Tutma : Davranışın kodlanıp hatırda tutulması
  • Motor Üretimi : Taklit edilen hareketi doğru yapabilmek için gerekli motor becerilere sahip olma
  • Pekiştirme ve Güdüsel Süreç : Davranışın performans olarak ortaya çıkması için ya başkası tarafından pekiştirilmesi ya da bireyin kendi kendini pekiştirmesi
Bilişsel Gelişim Kuramı (Piaget)

Jean Piaget kendini bilginin kökenini incelemeye adamıştır. Çalışmaları insanın nasıl düşündüğü, dünyaya nasıl baktığı ve nasıl algıladığına odaklanır. Piaget, çocukların ne kadar bilip ne kadar düşündüklerinden çok, nasıl düşündükleriyle ilgilenir. Dönemlerin genetik koda bağlı olmadığını ancak biyolojik eğilimlere bağlı bir süreç içinde çocuk tarafından yapılandırıldığına inanır.(yaparak- yaşayarak öğrenme)

Araştırmalarının sonucunda ahlaki yargı kuramını geliştirmiştir. Sosyal kararlarla ilgili zihinsel şemalar 5-10 yaş arasında dramatik şekilde değişmektedir. Sosyal becerilerin kazanılmasıyla ilgili odak noktası akran – çocuk etkileşimidir.

Etolojik Kuram

Etoloji, evrim süreçlerinin türe özgü davranışları nasıl şekillendirdiğini inceleyen bilim dalıdır.İnsan davranışlarının biyolojik temellerine vurgu yapar. Gelişimde kritik dönemlerin ve hassas dönemlerin etkili olduğunu savunur. Hassas dönem; belli çevresel etkilere daha duyarlı olduğu zaman dilimini anlatır. Etologlar, insan yavrusunun, hayatta kalmasını ve normal gelişimini destekleyici önceden programlanmış pek çok davranış sergilediğine inanmaktadırlar. John Bowlby bu yaklaşıma dayanarak Bağlanma kuramını geliştirmiştir.

Ekolojik Sistemler Kuramı

Urie Bronfenbrenner’in ekolojik sistemler kuramı, farklı çevresel unsurlara, bu unsurların etkileşimine ve çocuk gelişimine doğrudan ve dolaylı etkilerine odaklanır. Ekolojik sistem Modelinde çocuğun gelişimini etkileyen çevresel bağlamlar 5 sistem halkası ile tanımlanır. Çocuğun içinde olduğu halka mikrosistemdir. Çocuğun gelişiminde en fazla etkiye sahip olandır. Mikrosistemde yer alan farklı gelişimsel bağlamların birbiriyle ilişkisi mezosistemi oluşturur. Ekosistem; çocuğun içinde yer aldığı bir  sistem değildir ama çocuğun mikrosistemindeki işleyişiyle ilişkilidir. Çocuğa en uzak olan makrosistemde, kültürel değerler, inanç sistemleri, ideoloji ve gelenekler yer almaktadır. Halkaların hepsini içine alan kronosistem ise yaşanılan zaman dilimini anlatır.

Biyoekolojik modelde tüm sistemin ortasında olan ve farklı ekolojilerle etkileşen çocuğun mizaç gibi biyolojik temelli özelliklerine de yer verilmiştir.

Sosyal Davranışların Gelişimine Etki Eden Unsurlar

Ebeveyn  Davranışları
Açıklayıcı Akıl Yürütme: Bir davranışın başkaları için doğurduğu sonuçları anlatan ve davranışın neden yapılması ve yapılmaması gerektiğini çocuğa açıklayan çocuk yetiştirme davranışıdır.
  • Model Alma
  • Ödül ve Ceza
  • Güç Kullanımı
Mizaç : Biyolojik kökenlidir. Mizaç çalışmalarının başladığı ilk yıllarda çocuklar bu özelliklerine göre; kolay, zor, ve yavaş alışan olmak üzere 3 gruta sınıfladırılmıştı. Daha sonra en kabul göre yaklaşım çocukların değil, mizaç özelliklerinin boyutlara ayrılarak incelenmesi gerektiğini savunmuştur. Buna göre, çocuk mizacı 3 temel boyutta incelenebilir:
  • Olumsuz Tepkisellik: Kızgınlık, ağlama, sızlanma vb.
  • Sıcakkanlılık - Çekingenlik: Yeni durum ve insanlara alışmada zorlanma.
  • Sebatkarlık: Bir işte uzun süre dikkatini yoğunlaştırabilme.
Bağlanma : Bağlama kişiye değil ilişkiye dair bir özelliktir. Duygusal bağ niteliğindeki bu ilişki güvenli, kaçınan ve kaygılı-kararsız olmak üzere üç temel tipte incelenir. Son yıllarda bu sınıflandırmaya dağınık bağlanma türü de eklenmiştir. Bağlanma kuramında irdelenen çocuk-ebeveyn ikilisi arasındaki bağlanma ilişkisi, tipik olarak yabacı ortam testi adı verilen çalışma yöntemiyle ölçülmüştür.

Güvenli Bağlanma: Çocuğun, annesini çevre ile ola ilişkisinde güven verici bir dayanak olarak kullandığı bağlanma şeklidir.

Güvensiz Bağlanma: Çocuğun annesi ile güvenli bağlanma geliştiremediği durumlarda oluşan bağlanma biçimidir. Üç türde güvensiz bağlanma olabilir: kaçınan, kaygılı- kararsız ve dağınık.

Ayırıcı Yatkınlık  Savı: Riskli olarak tanımlanacak bazı mizaç özelliklerine sahip çocukların, çevreden gelen hem olumlu hem de olumsuz etkilere diğer çocuklardan daha fazla açık olduklarını, bu çevresel etkilerden daha çok etkilendiklerini savunan yaklaşım. 

Yatkınlık Savı, anne duyarlı ve destekleyici bir tutum içinde olduğunda, çocuğun zorlayıcı mizaç özelliklerinin avantaja çevrildiği, anne çocuk arasında kuvvetli bir güveli bağlanma ilişkisi oluştuğu ve çocuğun gelişim göstergelerinin yüksek olduğunu öngörmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü