19 Nisan 2014 Cumartesi

C Çalışmaları

S1-klavyeden girilen bir sayıdan 0'a kadar ekrana yazan programı yazınız.
S2-klavyeden girilen bir sayıya kadar olan rakamları alt alta ekrana yazdıran programı yazınız .
S3-klavyeden girilen 10 sayıdan tek olanların toplamını bulan programı yazınız.

C1:
#include <stdio.h>
#include <conio.h>
int main(int argc, char *argv[])
{
    int sayac;
  int sayi; //Sayı değişkenini tanımlıyorum.
  printf("Sayiyi Girin: \n");
  scanf("%d",&sayi); //değişkene dışardan değer aldırıyorum.
 
  if(sayi<0) //eğer sayı sıfırdan küçükse bu alan çalışacak.
  {
            printf("0'a kadar olan sayilar asagida: \n");
            for(sayac=sayi; sayac<=0 ; sayac=sayac+1)
            {
                   printf("%d\n",sayac);
            }
  } else
  if(sayi==0) //Eğer sayı 0 a eşitse bu alan çalışacak..
  {
  printf("Zaten 0 Girmissiniz..");
  }
  else //Eğer sayı 0 dan büyükse bu alan çalışacak..
  {
              printf("\n0'a kadar olan sayilar asagida: \n\n");

            for(sayac=sayi; sayac>=0 ; sayac=sayac-1)
            {
                   printf("%d\n",sayac);
            }
  }
  printf("\nCikis icin herhangi bir tusa basin...");
  getch();
}

C2:

#include <stdio.h>
#include <conio.h>

int main(int argc, char *argv[])
{
    int sayac;
    int sayi;
    printf("Bir Sayi Girin..\n");
    scanf("%d",&sayi);
  
   if(sayi > 0)
   {
    for (sayac=0;sayac <= sayi; sayac ++)
    {
        printf("\n%d",sayac);
    }
}
else if(sayi==0)
{
     printf("0 girdiniz...");
 } else if(sayi<0)
 {
        printf("Sayi sifirdan kucuk");
        for (sayac=sayi;sayac <=0;sayac++)
        {
            printf("\n%d",sayac);
        }
       
       
        } else {
               printf("Harici Hata var. Yanlis Birseyler yapiyor olmalisin..");
               }
               printf("\n\nCikis icin herhangi bir tusa basin..");
  getch();
 
}

C3:

int main(int argc, char *argv[])
{
    int sayac;
    int toplam=0;
    int dizi[9];
    for(sayac=0;sayac<=9;sayac++)
    {
            printf("%d. Elemani girin\n",sayac+1);
            scanf("%d",&dizi[sayac]);
            printf("%d. Eleman Tanimlandi..\n",sayac+1);
            }
  for(sayac=0;sayac<=9;sayac++)
  {
                               if(dizi[sayac]%2==1) //girilen sayıların 2 ile bölümünden kalan 1 ise, yani tek sayılar ise.
                               {
                                      toplam=toplam+dizi[sayac];
                                      printf("Tek Sayilar: %d\n",dizi[sayac]);            
                                                   }
                               }
                               printf("Toplami: %d",toplam);
                               getch();
}

13 Nisan 2014 Pazar

Doğu Roma (Bizans) Tarihi Ve Uygarlığı

FELSEFE Ders Notları
Doğu Roma (Bizans) Tarihi Ve Uygarlığı

Bizans (Byzantion), İ.Ö.7.yüzyılın ilk yarısında kurulmuştur.

Bizans uygarlığını İ.S.4. yüzyılın sonralarından itibaren Germenleşen Batı Avrupa’dan farklılaştıran kültür bileşenleri Latin Roma devleti geleneği, Roma hukuku, Grek kültürü (Hellenizm) ve Hristiyanlık (Doğu Kilisesinin Katolik Roma Kilisesiyle İlişkilerinin koptuğu 1054 sonrası Ortodoksluk) idi.

Bizans Siyasal Düşüncesi  : Bizans idari gelenekleri bakımından Latin-Roma örneğini izlemişti. Bizans İmparatoru sadece tanrısal desteğe bağımlı olan ama kimseye bağımlı olmayan bir otokrattı.

Constantinus’un Tahta Çıkışı Ve Hristiyan Olması : Gonstantinus, İ.S. 313’de Licinius ile birlikte Milano Fermanı (Din özgürlüğü tanıyan ferman) olarak bilinen belgeyi yayınlayarak hristiyanlara yönelik nicedir süren adli kovuşturmaya son verdi.

Dinsel Sapkınlık Kavramı ve Donatism : Donatistler olarak bilinen bir grubun geliştirdiği ve Donatism olarak tanımlanan öğretiye göre, işkence altında dini reddedenlerin yeniden vaftiz olması gerekiyordu.

Teslis (Üçleme) Çıkmazı ve Arianism : Erken Hristiyanlıkta Tanrının tek olduğu düşünülüyordu. Ancak birçok Hristiyan Teslis (Kutsal üçleme: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh) kavramına da inanıyordu.

Arius’un öğretilerinin Doğu'da büyük kargaşaya neden olması sonucunda Constantinus, tüm piskoposları toplantıya çağırdı. Constantinus, konsili (konsil; Kilisenin hristiyan inanç esaslarını tespit ve tahkim etmek, ayinlerin icrası konusunda kararlar almak, Hristiyanlık ahlaki ve disiplininin esaslarını belirlemek ve onaylamak üzere kiliseye bağlı bütün piskoposların katılımıyla yaptığı toplantı) idari bir kurul olarak gördü.

Hristiyanlık tarihinin ilk konsili İ.S. 325’de Nikaia (iznik)’da toplandı.

4. Yüzyılda Politik DurumHaleflik (Ardıllık) Sorunu : Antik Roma imparatorlarının son temsilcisi Theodosius, imparatorluğun Doğu ve Batı yarısını iki oğluna paylaştırdı. Bu bir Quasi Partitito (Roma İmparatorluğu’nun sözde ikiye bölünmesi)'dur.

Kristolojik (İsa’nın Özü ile İlgili) Çatışmalar : İmparator Marcianus’un İ.S. 451 ’de topladığı Khalkedon (Kadıköy) konsili monofizitliği (Monofizitlik; İsa’da var olduğuna inanılan insani ve tanrısal özelliklerin katışma ve değişme olmaksızın tek bir tabiatta birleşmesi, tek tabiata dönüşmesi görüşüdür.) mahkum etti.

Papa I. Leo’nun İsa’nın insani ve tanrısal özü olduğunu savunan Duofizit (Monofizit kavramının zıttıdır.) öğretisi kabul edildi.

5.- 6. Yüzyıllarda Politik Durum: Halefler (Ardıllar) Bizans’ın ilk imparatoru Arcadius (395-408) ile onun oğlu II. Theodosius (408-450) dönemi Gotlar sorunu, Hun tehlikesi ve dini mücadeleler ile geçti.

Justinianus Dönemi :  Bu dönem, Erken Bizans Dönemi’nin altın çağıdır. İmparator I. Justinus, Theodora ile evlendi. Dönem tarihçisi Prokopius’un Anekdotlar (Gizli Tarih) adlı eseri Theodora ile ilgili ilginç anlatımlarla doludur. Justinianus’un en uzun soluklu eserlerinden biri Corpus Juris Civilis’tir. Bu eser, Batı Avrupa’nın medeni hukukunun temelini oluşturdu.
Nika İsyanı (532) : Nika isyanı Justinianus’un baskıcı idaresine bir başkaldırıydı. Justinianus, eyaletlerde istihdam yapımına ağırlık verdi. Prokopius'un Binalar Hakkında (De Aedificiis) adlı eseri bu konuda önemli bilgiler vermektedir.

Ortaçağ Avrupa Tarihi ve Uygarlığı

FELSEFE Ders Notları
Ortaçağ Avrupa Tarihi ve Uygarlığı

Ortaçağ, Batı Roma  İmparatorluğu'nun çöküşünden (İ.S 476) "Yeniden Doğuş" anlamına gelen Renaisance (Rönesans) Dönemi'ne kadar sürdüğü kabul edilir.

Ortaçağ Ara Dönemleri :
  1. Erken Ortaçağ (5-11.YY)
  2. Asıl Ortaçağ  (11-14.YY)
  3. Geç Ortaçağ (14-15. YY)
Erken Ortaçağ (5 - 11. Yüzyıllar) : Kavimler Göçü - İ.S 451 - 453 yılları arasında İtalya Tanrının Kırbacı Atilla tarafından Hunların istilasına uğradı.

Kavimler Göçünün Sonuçları : Kavimler Göçü sonrasında Batı Avrupa'da Romalılar ve Germenler karışıp kaynaştılar. Latin Dili Nikaia Hristiyan dogması ile Roma hukuku ve yönetim tarzı Ortaçağlar boyunca Batı dünyasında az veya çok hakim olmaya devam etti. Feodalizm ortaya çıktı.

Frank Devleti : İlk Frank hanedanı olan Merovenjlerin idare dönemi başladı. Clovis'in Fransa'nın kurucusu ve Fransız Krallarının atası kabul edilmesinin nedeni budur. Daha sonraki dönemlerde majör domus (saray nazırı)'lar  idarede söz sahibi olmuşlardır.

Karolenj Rönesansı denilen dönemde ülkedeki idarecileri kontrol etmek için bir idari müfettişe, ruhbandan bir paapzın eşlik ettiği teftiş heyetleri (missi dominici) gönderilmeye başlandı.

Büyük Karl döneminde manastır okulları ve scriptoriumların (Scriptorium : Manastırlarda el yazmalarının kopya edildiği bölüm) sayısı arttı.

Erken Ortaçağ'da  İdari Yapı : Feodal Sistem ve Malikane Sistemi
Feodal Toplum, zayıfın daha güçlülerden koruma talep ettiği ve bunun için himayesine girdiği bir düzeni betimlemek için kullanılan bir terimdir.

Beneficium (fief) : Lord tarafından vasala verilen toprağın adıdı.

Feodalizm : Siyasal erkin feodal piramidin en yukarısındaki kralda toplandığı ve onun gücünü mutlak sadakat koşuluyla yerel derebeyleriyle paylaştığı idare biçimidir.

Feodalizm 3 temel öğeden oluşmaktadır. Bunlar ;
  • Lord yada Vasallık : Bir asilin kendisinden daha güçlü bir asile (Lord) itaat etmesi.
  • Fief yada Tımar : Lord'a hizmet eden vasallara verilen toprak.
  • Mevzuat : Lord ve vasalların toprak üzerindeki hakimiye hakkını düzenleyen mevzuat.
Ekonomik Yapı 

Malikane Sistemi : İki tür malikane vardır. Özgür köylülerin ve serflerin çalıştıkları malikaneler.

Serf : Köle ile özgür köylü arasında bulunan statü - hiçbir hakkı olmayan, bir eşya gibi alınıp satılabilen, seyehat özgürlüğü olmayan, toprağa bağlı ve malikanede boğaz tokluğuna çalışma zorunluluğu olan köylü)

Köylüleri seyehat özgürlüğü yoktur.

Asıl Ortaçağ (11 - 14. Yüzyıllar) : Heinrich, Almanya'daki dukalıklarını birleştirerek güçlü bir krallık kurdu.

Dukalık : Bir Krallık içerisindeki en büyük toprak parçasıdır.

Yerine geçen oğlu Otto ilk olarak klisenin desteğini sağladı. Bunun nedeni psikopos ve baş keşişlerin bağlı oldukları kurallar yada Klise Kanunu ( Roma Klisesinin kendi içerisindeki düzenlemeleri yürütmek üzere oluşturulmuş kanunları anlatmak için kullanılan terimdir.) gereği evlenmeyerek dünyevi iktidara rakip hanedanlar kurmamalarıydı.

Devlet - Klise İlişkileri ve Cluny Reformu : Otto imparator olur olmaz Papalık Devleti'nin varlığını tanıdı ve kendisini klisenin koruyucusu ilan etti.

Cluny Reformu : Etkisi 10 ve 11 yüzyılın sonunda Tanrı Barışı'nın ilanıyla kendini göstermektedir. Amaç kadın, köylü, tüccar ve ruhban gibi saldırıya açık gruplara zarar veren herkesi aforoz etmekle tehdit ederek kötülüklerle mücadeleydi.

1059'da Papa II.Nicholas, papalık kardinalerini ( Kardinal : Katolok Klisesine bağlı başpapazlardır.) seçeceğini ilan etmiştir.

6 Nisan 2014 Pazar

Çevre ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Çevre ve Toplum - İnsan ve Toplum

Başlıca Çevresel Sorunlar
  • Asit Yağmurları : Kükürt ve Azot'un havaya karışmasıyla sülfirik aside ve nitrik aside dönüşerek yağmur olarak inmesi
  • Hava Kirliliği : Canlılar tarafından solunan havanın içine karışan, tüm canlıla­ra ve doğal çevreye zarar veren kimyasalların, gaz ya da sıvıların içinde bulunan ve partikül denilen cansız küçük parçacıkların, mikroskopla görülebilen sağlığa zararlı küçük organizmaların canlılar ve çevre üzerinde tahribat yaratacak, hastalık ve ölüme yol açacak derecede yoğun olmasıdır.
  • Su Kirliliği : Kanalizasyon, gemi atıkları, kentlerden çıkan atık suların kanalizasyonla denizlere atılması, kimyasal gübre, balık çiftlikleri vb.
  • Toprak Kaybı ve Kalitesinde Azalma : Ormanların tahrip edilmesi, Tarım alanlarının aşırı ekimi nedeniyle toprağın besinlerini kaybetmesi, Aşırı otlatma, Endüstriyel atıklar, kentsel atıklar, erozyon
  • İklim Değişiklikleri : İklim değişiklerinin en önemli göstergeleri kutuplarda buzulların erimesi, okyanuslarda sıcak su akıntılarıyla taşınan ısının yeniden dağılımı, belirli bölgelerde yüzeye düşen yağmur miktarının azalması ve kuraklık dönemlerinin uzamasıdır.
  • Küresel Isınma : Küresel ısınmanın başlıca nedeni insan aktivitelerinden kaynaklanan gazların oluşturduğu sera etkisidir.
  • Sera Etkisi : Atmosferde başlıca sera gazlan olarak bilinen karbondioksit, me­tan, kloroflorokarbonlar ve su buharının radyasyonu emerek sera etkisi oluşturma­sıdır.
  • Ozon tabakasının Delinmesi : Ozon tabakası kutuplar üzerinde yer alan ve güneşten gelen ve canlılar için zararlı olan ultraviole ışınlarını tutan bir tabakadır. İnsan aktivitelerinden çıkan kloroflorokarbonlar ozon tabakasını incelterek canlı­lar için zararlı ışınların yeryüzüne ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.
Çevre Sorunlarının Nedenlerini Açıklayan Yaklaşımlar

Çevre kirliliği ve nasıl çözülebileceğiyle ilgili farklı bakış açıları konusunda bilgi edinmek isteyenlerin karşılaşacağı en önemli sorun, çevre sorunlarıyla ilgisiz görünen ama anlamalarından çok farklı bir içerik ve kullanımla karşımıza çıkan eski kavramlar ve birbirleriyle oldukça örtüşen yaklaşımlar yığını karşısında kalma durumudur.

Çevrecilik - Radikal Ekoloji : Organizmaların çevreleri ile arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalına ekoloji (çevre bilim) denir. Çevrecilik çevre sorunlarının çözümü için doğaya odaklanır. İnsan üstünlük taslamaktan vazgeçmeli ve doğa ile uyum içinde yaşamalıdır. Radikal ekoloji, doğa bilimlerinin bir dalı olan ekolojiye normatif bir anlam katar.

Antroposentrik Etik/Ekosentrik Etik : Antroposentrik etiğe göre insanlar kendilerini doğada yaşayan diğer canlılardan üstün kılacak eşsiz özelliklere sahiptir.

Ekosentrik etik evreni de içine alan bütüncül bir yaklaşım sunar. İster canlı ister cansız olsun tüm varlıkların doğuştan gelen bir özdeğeri vardır. Bu özdeğer doğrultusunda tüm yaşam formlarının eşit derecede yaşama ve kendini gerçekleştirme hakkı vardır. Ekosentrik etiğin temelini tıpkı antroposentrik etikte olduğu gibi din oluşturmaktadır.

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü