6 Nisan 2014 Pazar

Çevre ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Çevre ve Toplum - İnsan ve Toplum

Başlıca Çevresel Sorunlar
  • Asit Yağmurları : Kükürt ve Azot'un havaya karışmasıyla sülfirik aside ve nitrik aside dönüşerek yağmur olarak inmesi
  • Hava Kirliliği : Canlılar tarafından solunan havanın içine karışan, tüm canlıla­ra ve doğal çevreye zarar veren kimyasalların, gaz ya da sıvıların içinde bulunan ve partikül denilen cansız küçük parçacıkların, mikroskopla görülebilen sağlığa zararlı küçük organizmaların canlılar ve çevre üzerinde tahribat yaratacak, hastalık ve ölüme yol açacak derecede yoğun olmasıdır.
  • Su Kirliliği : Kanalizasyon, gemi atıkları, kentlerden çıkan atık suların kanalizasyonla denizlere atılması, kimyasal gübre, balık çiftlikleri vb.
  • Toprak Kaybı ve Kalitesinde Azalma : Ormanların tahrip edilmesi, Tarım alanlarının aşırı ekimi nedeniyle toprağın besinlerini kaybetmesi, Aşırı otlatma, Endüstriyel atıklar, kentsel atıklar, erozyon
  • İklim Değişiklikleri : İklim değişiklerinin en önemli göstergeleri kutuplarda buzulların erimesi, okyanuslarda sıcak su akıntılarıyla taşınan ısının yeniden dağılımı, belirli bölgelerde yüzeye düşen yağmur miktarının azalması ve kuraklık dönemlerinin uzamasıdır.
  • Küresel Isınma : Küresel ısınmanın başlıca nedeni insan aktivitelerinden kaynaklanan gazların oluşturduğu sera etkisidir.
  • Sera Etkisi : Atmosferde başlıca sera gazlan olarak bilinen karbondioksit, me­tan, kloroflorokarbonlar ve su buharının radyasyonu emerek sera etkisi oluşturma­sıdır.
  • Ozon tabakasının Delinmesi : Ozon tabakası kutuplar üzerinde yer alan ve güneşten gelen ve canlılar için zararlı olan ultraviole ışınlarını tutan bir tabakadır. İnsan aktivitelerinden çıkan kloroflorokarbonlar ozon tabakasını incelterek canlı­lar için zararlı ışınların yeryüzüne ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.
Çevre Sorunlarının Nedenlerini Açıklayan Yaklaşımlar

Çevre kirliliği ve nasıl çözülebileceğiyle ilgili farklı bakış açıları konusunda bilgi edinmek isteyenlerin karşılaşacağı en önemli sorun, çevre sorunlarıyla ilgisiz görünen ama anlamalarından çok farklı bir içerik ve kullanımla karşımıza çıkan eski kavramlar ve birbirleriyle oldukça örtüşen yaklaşımlar yığını karşısında kalma durumudur.

Çevrecilik - Radikal Ekoloji : Organizmaların çevreleri ile arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalına ekoloji (çevre bilim) denir. Çevrecilik çevre sorunlarının çözümü için doğaya odaklanır. İnsan üstünlük taslamaktan vazgeçmeli ve doğa ile uyum içinde yaşamalıdır. Radikal ekoloji, doğa bilimlerinin bir dalı olan ekolojiye normatif bir anlam katar.

Antroposentrik Etik/Ekosentrik Etik : Antroposentrik etiğe göre insanlar kendilerini doğada yaşayan diğer canlılardan üstün kılacak eşsiz özelliklere sahiptir.

Ekosentrik etik evreni de içine alan bütüncül bir yaklaşım sunar. İster canlı ister cansız olsun tüm varlıkların doğuştan gelen bir özdeğeri vardır. Bu özdeğer doğrultusunda tüm yaşam formlarının eşit derecede yaşama ve kendini gerçekleştirme hakkı vardır. Ekosentrik etiğin temelini tıpkı antroposentrik etikte olduğu gibi din oluşturmaktadır.

Ortaçağ Hıristiyan Kozmolojisi birbirine bağlı varlıklar zinciri kavramıyla ekosentrik etiğin temelini oluştururken aynı zamanda varlıklar hiyerarşisi kavramı ve insan-olmayan doğayı bu hiyerarşinin en altına yerleştirerek de antroposentrik etiğin temelini oluşturur.

Ekosentrik etiğin yeniden doğuşu 18. ve 19. yüzyılda endüstrileşme karşıtı olarak Avrupa’da ortaya çıkan romantizm ve Amerika’da ortaya çıkan aşkıncılık akımlarıyla olmuştur.

Habitat: Bir organizmanın yaşadığı ve geliştiği yer olarak tanımlanabilir.

Çevrecilik Yaklaşımları

Yeni-Malthusculuk: Malthus’un tezine göre yiyecek üretimindeki artış oranı nüfus artışından çok daha yavaş olmaktadır. Bu yaklaşım beraberinde nüfus artışını sıfırlama konusunda ‘ortak karar’a dayanan ‘ortak baskı’ tedbirlerinin alınmasının gerekliliği tartışmalarını başlatmıştır.

Eko-Kalkınma: 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen İnsan Çevresi Konferansının genel sekreteri Maurice Strong tarafından ortaya konulmuştur. İki temel insan gurubu vardır : 
  • Eko-Sistem İnsanları : Doğal kaynakları kullanıp yaşamlarını devam ettirebilmek için bunları kullanırlar.
  • Biyosfer İnsanları : Doğal kaynakları getirtebilecek güce sahiptirler. Ekonomik güçleri yiyecek ve diğer ürünleri küresel düzeyde uluslararası ticaretle sağlamaya imkân tanır. Kaynakların tükenmesi ve atıkların yarattığı kirliliğin olumsuzluklarından uzak kalabilme gücüne sahiptir.
Radikal Ekoloji Yaklaşımları

Radikal ekoloji yaklaşımları hem antroposentrik hem de ekosentrik etik temelli olabilir.

Ancak ortak yaklaşımları, çevre sorunlarına önerilen ekonomik stratejilerin, kısa vadeli teknolojik ve politik çözümlerin yeterli olmadığını, sorunların ancak radikal bir toplumsal, siyasal, ekonomik ve ideolojik yapılanma öneren çözümlerle ortadan kaldırılabileceğini savunur.

Bu bağlamda aşağıdaki unsurlar eleştirilir:
  • Kapitalizm
  • Endüstrileşme
  • Hiyerarşi
  • Ataerkillik
  • Din ideolojisi 
Başlıca radikal ekoloji yaklaşımları;
  • Derin Ekoloji
  • Sosyal Ekoloji 
  • Ekofeminizm (her ikisinide eleştirir)
Derin Ekoloji: Günümüzdeki Derin Ekoloji hareketinin kökleri romantizm ve aşkıncılık akımlarına dayanır. Romantizm, edebiyat, müzik, resim ve drama alanlarında artistik ve entelektüel bir akım olarak doğmuştur.

Amerika’da Burrough, Muir, Thoreau, Emerson insan doğa ilişkisinin romantik-aşkıncı kavramsallaştırılmasının öncüleridir.

Derin ekolojinin sekiz temel ilkesi vardır : 
  1. İnsan ve çevresiyle ilgili ilişkisel, bütüncül bir imaj yaratmak.
  2. İnsanlar da dahil olmak üzere tüm yaşam formlarının eşit öneme sahip olduğunu anlatan biyosferik eşitliği kabul etmek.
  3. İnsan ve diğer yaşam formları arasında mücadele değil, ortak yaşam ve ortak-varoluşu gerçekleştirmek.
  4. Sınıfsız bir toplum yaratmak.
  5. Çevre kirliliği ve kaynakların tükenmesiyle mücadele etmek.
  6. İşin parçalanması yerine iş bölümünü gerçekleştirerek toplumlarda ekonomik, kültürel ve teknolojik çeşitliliği geliştirmek ve bunların bütünleşmesini sağlamak.
  7. Siyasi yönetimde yerel otoriteleri güçlendirme, merkezileştirme ve ekonomik açıdan kendine yeterliliği sağlanmak.
  8. Bilimsel değil sezgisel bilgiye dayalı ekolojik bilgiyi geliştirmektir.
Sosyal Ekoloji: Barry Commomer, Andre Gorz ve John Clark kendilerini sosyal ekolojist olarak adlandırırlar. Derin ekolojiden farklı olarak sosyal ekoloji antroposentrik etiğin ilkelerini benimser. Rasyonal ve bilimsel düşünceyi savunur.

Ekofeminizm: Çevre yaklaşımları adı altında toplanabilecek tüm farklı görüşlere en güçlü muhalefet çevre sorunlarına feminist bakış açısı getiren Ekofeminizm’ dir. Ekofeministler çevre sorunlarını kadın sorunları olarak görürler.

Hem antroposentrik hem de ekosentrik etiği reddederek kadınsı değerlerin yüceltildiği bir ‘ortaklık etiği’ önerirler.

Türkiyede Çevre Sorunları

Ekonomik Gelişme, Kentleşme ve Çevre Sorunlarının Ortaya Çıkışı : Batı tarzı ekonomik kalkınma için endüstrileşmenin desteklenmesi, yüksek kentleşme oranı ve bu gelişmelere paralel olarak ilerleyen tarım politikaları genel olarak Türkiye’deki çevre sorunlarının temel nedenlerini oluşturur.

Türkiye’de Hızlı Kentleşme : İtici, çekici ve dönüştürücü faktörler nedeniyle çevre kirliliğinin en önemli kaynağı haline gelmiştir. Hızlı kentleşmeye yol açan itici faktörlerin başında tarımda düşük üretim seviyesi, düşük tarımsal gelir, bazı bölgelerde toprak sahipliğinin dengesiz dağılımı ve tarımda mekanizasyon gibi değişen şartlar gelir.

Ulaşımın gelişmesi kentlere göçü destekleyen dönüştürücü faktör olarak fabrikalardaki yeni iş olanakları ve hizmet sektörünün gelişmesi de hızlı kentleşme için çekici faktörler olarak görülebilir.

Çevre korumayla ilgili maddeler 1982 Anayasasında yer almış ve 1983’de çevre koruma ve yönetimiyle bilgili Çevre Kanunu çıkmıştır. 1991’de ise Çevre Bakanlığı kurulmuştur.

1987 yılında Yeşil Parti kurulduysa da 1988’de kapatılmıştır. Gelişmiş ülkeler açısından çevre sorunları endüstriyel kirlilik, katı atıklardaki artış ve sınırsız tüketim olarak görülürken gelişmekte olan ülkeler için bu sorun açlık, yoksulluk, aşırı nüfus, toprağın eşitsiz dağılımı ve doğal kaynakların tükenmesi olarak ortaya çıkmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü