30 Kasım 2013 Cumartesi

Dünyanın Oluşumu ve Tarih Öncesi Çağlar

FELSEFE Ders Notları
Uygarlık Tarihi


Evren, Dünya ve Canlıların Oluşumu
Tam olarak bilinmemekle birlikte, evrenin yaşının yaklaşık 15 milyar yıl olduğu tahmin edilmektedir. Evren, oluştuğundan bu yana sürekli büyümekte ve evrendeki yaklaşık 200 milyar galaksi, sürekli olarak birbirlerinden uzaklaşmaktadır. Zamanın başlangıcında, yani 15 milyar yıl önce, bu nokta büyümeye başlamıştır. Bu olaya Big Bang yani Büyük Patlama adı verilir. Big Bang, evrenin nasıl oluştuğunu açıklayan teoriler arasında en çok kabul gören teoridir. Big Bang, aslında gerçek bir patlama değildir. Bu, daha çok hızla şişen, enerji ve uzaydan oluşan bir balona benzetilebilir. Big Bang’in ayrıntıları hâlâ bilimin en karmaşık sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Evren büyüdükçe soğumuş ve enerji yoğunlaşarak maddeye dönüşmüştür. 12 milyar yıl önce, yer çekimi gücünün yoğunlaşan maddeyi dev kümeler oluşturmaya itmesinin bir sonucu olarak galaksiler oluşmuştur. 5 milyar yıl önce, bizim güneş sistemimiz Samanyolu galaksisindeki orta boy bir yıldızın etrafında oluşmuştur.

Canlıların ortaya çıkışı hızlı bir biçimde olmuşsa da yaşam formlarının gelişimi daha yavaş oluşmuştur. Tek hücreliler ve sonrasında çok hücreliler meydana gelmişlerdir. Çok hücreli organizmalar yaklaşık 1.7 milyar yıl önce ortaya çıkmışlardır. Yaklaşık 570 milyon yıl önce Paleozoyik yani Birinci Zaman' da karmaşık çok hücreli organizmaların sayısında büyük bir artış olmuştur. Bu artış Kambriyen patlama olarak adlandırılmıştır. Mezozoyik yani ikinci zaman'da  dinozorlar 230 milyon yıl önce ve memelilerde 220 milyon yıl önce evrimleşmişlerdir. Ancak dönemin sonunda dinozorların soyu  büyük ihtimalle dünyaya düşen bir meteorun neden olduğu iklimsel değişiklikler yüzünden tükenmiştir. Senoyozik yani üçüncü zaman'da dinozorların yokolmasından sonra memeli hayvanların sayısı ve çeşitliliğinde bir artış olmuştur. Kuvaterner yani dördüncü zamanda ilk evresi olan Pleistosen dönem , günümüzden 2 milyon yıl öncesinden 10 bin yıl öncesine kadar sürmüştür. Paleolitik Çağ bu döneme rastlar. Pleistosen'in ikinci evresine Holosen adı verilir. Holosen dönem günümüzden 10 bin yıl önce yani Neolitik Çağ ile başlamıştır ve hala devam etmektedir.

Primatlar ve İlk Homininler
Primatlar, zoolojik sınıflandırmada memeliler sınıfı içerisinde yer alan takımlardan biridir. Primatlar takımının iki alt takımı vardır: Prosimiyenler ve Antropoidler.

Prosimiyenler: Maymun benzeri ufak primatlar olan lemurlar, lorisler, galagolar ve tarsierlerden oluşan primat alt takımıdır.
Antropoidler: Eski ve Yeni Dünya maymunları, büyük maymunlar ve insanın üyesi olduğu primat alt takımıdır.

İlk primatlar, günümüzden yaklaşık 55 milyon yıl önce Eosen dönemde ortaya çıkmışlardır. Eosen dönemde yaşamış olan ilk primatlar, bugünkü prosimiyenlere benzemektedir. Oligosen dönemde ise bugünkü antropoidlere benzeyen türler ortaya çıkmıştır. Bugünkü büyük maymunlarla benzerlik gösteren en eski fosiller ise yaklaşık 25 milyon yıl öncesine aittir. Fosil kanıtlar, orangutan ve goril gibi büyük maymunların Miyosen dönemde evrimsel olarak diğer hominidlerle yollarını ayırdıklarını göstermektedir. Moleküler genetik araştırmalar da homininlerle diğer büyük maymunların evrim çizgisinin en azından 6 milyon yıl önce birbirinden ayrıldığını ve tamamen ayrı yönlerde ilerlediğini göstermektedir.

Tribus: Biyolojik sınıflandırma sisteminde bir kategoridir.
Bipedalizm: İki ayak üzerinde dik duruş ve hareket biçimidir.
 
Üç Çağ Sistemi ve Tarih Öncesi Çağlar
Tarih, yazıyla başlatılır. Yazı sayesinde tarihin kaydının tutulmaya başlaması, bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Buna göre yazının keşfinden sonrası tarihî dönemler, yazının keşfinden önceki zamanlarsa tarih öncesi (prehistorya) olarak adlandırılır. 

Bu sınıflandırmadan başka, arkeologlar ve Eskiçağ tarihçileri tarafından kullanılan ve Üç Çağ Sistemi denen bir sınıflandırma daha vardır. Üç Çağ Sistemi, tarih öncesi ve erken tarihi çağların, araç gereç yapımında kullanılan ham maddeleri esas alarak üç evreye bölünmesidir. Bu üç evre şöyle adlandırılmaktadır: Taş Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı.

Tarihleme Yöntemleri: Tarih öncesi çağlara ait tarihler hakkında nasıl bu kadar kesin konuşabiliyoruz? Prehistorik arkeolojide çeşitli tarihleme yöntemlerinden faydalanılmaktadır. Yazının bulunmasından sonraki tarihî çağlar için yazılı kaynaklar önemli bir bilgi kaynağı oluşturmaktadır. Bununla birlikteyazılı kaynaklar her zaman yeterli olmayabilir. Bu yüzden arkeolojik ve arkeometrik olarak birbirinden ayırabileceğimiz çeşitli tarihleme yöntemleri geliştirilmiştir. Tabakalanma ve tipoloji arkeolojik tarihleme yöntemleridir. Tabakalanma, bir yerleşim yerinin uzun zaman boyunca iskan edilmesi sonucu üst üste biriken katmanların ait olduğu kültür çağlarının ayırt edilmesidir. Tipoloji, pişmiş toprak kapkacaklar gibi maddi kültür ürünlerinin teknik ve üsluplarına bakarak yapıldıkları dönemin belirlenmesidir.

Paleolitik Çağ (G.Ö 2.500.000-12.000)
Paleolitik (Eski Taş) Çağ, insan elinden çıkan ilk ürünler olan taş aletlerin yapıldığı çağdır. Bu taş aletler, en eski teknolojiyi temsil eder. Paleolitik Çağ insanlarının teknolojileri, çakmak taşı ve diğer işlenebilir taşlardan, ayrıca hayvan kemikleri ve boynuzlardan yapılan aletlerden ibarettir. Paleolitik Çağ’ın sonuna doğru çok daha ince işçilik gösteren ve pek çok farklı iş için üretilmiş aletler gelişmiştir. Ayrıca yine bu son dönemlerde ilk sanat ürünleri ortaya çıkmıştır. İnsanlar mağara duvarlarına resimler çizmiş, küçük heykelcikler ve takılar yapmışlardır.

Alt Paleolitik Dönem (G.Ö 2.500.000-200.000)  
Alt Paleolitik, günümüzden yaklaşık 2.5 milyon yıl ila 200 bin yıl öncesini kapsayan dönemdir. Budönemde Homo habilis (ve Homo rudolfensis), Homo erectus (ve Homo ergaster) ve ilk insanlar yaşamışlardır. 

Homo Habilis: Günümüzden 2.5 ilâ 1.5 milyon yıl öncesinde Güney ve Doğu Afrika’da yaşamış olan Homo genusunun ilk üyesi yani ilk insan türüdür. 

Homo Erectus: Homo erectus, günümüzden 1.9 milyon yıl öncesinden 100 bin yıl öncesine kadar Afrika, Asya ve Avrupa’da yaşamış bir insan türüdür. Fosiller Afrika’da, Çin’de, Endonezya’nın Java Adası’nda, Fransa’da ve İspanya’da bulunmuştur. 1.9 ilâ 1.6 milyon yıl arasına tarihlenen Homo erectus fosilleri, genellikle ayrı bir tür olarak tanımlanmakta ve Homo ergaster olarak adlandırılmaktadır. 

Homo Heidelbergensis: Günümüzden 500 bin ilâ 200 bin yıl öncesine tarihlendirilen Homo heidelbergensis fosilleri Avrupa, Asya ve Afrika’da bulunmuştur. 

Orta Paleolitik Dönem (G.Ö 200.000-40.000)
Günümüzden yaklaşık 200 bin ila 40 bin yıl öncesinde yaşanmıştır. Bu dönemde Homo neanderthalensis yaşamıştır. 

Homo Neanderthalensis: Homo neanderthalensis veya neandertal insanı olarak adlandırılan bu insanların fosilleri, günümüzden 200 bin ila 30 bin yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Neandertaller Avrupa’da, Yakın Doğu’da ve Orta Asya’da yaşamışlardır. Neandertal fosillerinin bulunduğu yerler Almanya, Fransa, Hırvatistan, İtalya, Irak, İsrail ve Özbekistan’dır. Buzul Çağ’ında yaşamış olan Neandertallerin anatomik yapıları, soğuk iklime uyum sağladıklarını göstermektedir.

Üst Paleolitik Dönem (G.Ö 40.000-12.000)
Günümüzden yaklaşık 40 bin ilâ 12 bin yıl önceki dönemdir. Bu dönemde Homo sapiensler yaşamıştır. Üst Paleolitik dönemde Aurignacian, Gravettian, Solutrean ve Magdalanian kültürleri ve ilk sanat ürünleri görülür.

Homo Sapiens: Homo sapiens son insan türü, yani modern insandır. Bugün dünya üzerinde yaşayan bütün insanlar bu türün üyesidirler. Bu nedenle Homo sapiensin kökeni en çok merak edilen ve en çok tartışılan bilimsel konulardan biridir. Homo sapiensin kökenini açıklayan iki ayrı model bulunmaktadır: Afrika’dan çıkış modeli ve çok merkezli evrim modeli. Afrika’dan çıkış modelini savunan bilim insanlarının başında Chris Stringer gelmektedir Bu modele göre anatomik açıdan modern insanlar olan Homo sapiensler, yaklaşık 200 ila 150 bin yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış ve daha sonra Afrika dışına yayılmışlardır. 

Moleküler saat: Mutasyonların ortaya çıkma ve birikme süresinin hesaplanmasıdır.

Sanatın Doğuşu: Günümüzden yaklaşık 35 bin yıl öncesinden itibaren Avrupa’da, Afrika’da ve Avustralya’da insanlık tarihinin ilk sanatsal ürünleri ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında güneybatı Fransa ve kuzey İspanya’da bulunan mağara resimleri özel bir öneme sahiptir. Resimlerin bulunduğu mağaralardan bazıları şunlardır: Lascaux (Fransa), Niaux (Fransa), Trois Freres (Fransa) ve Altamira (İspanya). Bu mağaraların iç kısımlarında duvarlara genellikle bizon, mamut, yabani at, geyik, aslan, ayı ve yaban keçisi gibi hayvan figürleri resmedilmiştir.

Mezolitik (Epipaleolitik) Çağ (G.Ö 12.000-10.000)
Paleolitik ve Neolitik arasında Orta Taş Çağı da denen bir geçiş evresi yaşanmıştır. Avrupa’da yaşanan Orta Taş Çağı’na Mezolitik, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’dekine ise Epipaleolitik adı verilir.

Bu dönemde insanlar, Eski Taş Çağında olduğu gibi hayatlarını avcılıkla ve toplayıcılıkla sürdürmüşler; mağara ve kaya sığınaklarında yaşamaya devam etmişlerdir. Daha sonra buzullar erimeye, başlamış ve bu dönemin sonlarına doğru ateş bulunmuştur. Bu çağın en özgün buluntuları çakmak taşından yapılmış, mikrolit adı verilen ve günlük yaşamda kullanılmaya yönelik küçük araç gereçlerdir. Orta Asya’da Mezolotik Çağa ait en eski yerleşim yeri Güney Tacikistan’daki Kuldara (Ceyhun Nehri’nin yukarı kısmı) bölgesidir. Türkiye’de bu dönemi aydınlatan merkezlerden bazıları Antalya’da Beldibi, Ankara’da Macunçay, Göller yöresinde Baradiz, Samsun’da Tekkeköy mağaralarıdır.
Neolitik Çağ (İ.Ö. 10.000-5.500)
Taş Çağı’nın sonuncusu olan Neolitik Çağ Yeni Taş Çağı bazen Cilalı Taş Çağı olarak da adlandırılmaktadır. Ancak Neolitik Çağ’da yaşanan kültürel gelişmeler, taş aletlerdeki yeniliklerden çok daha fazlasıdır. Bu çağda tarım keşfedilmiş ve hayvanlar evcilleştirilmiştir. Neolitik Çağ, aslında başlangıç ve bitişi kesin tarihlerle sınırlanan bir dönem olmaktan çok tarımın başladığı ve hayvanlarınevcilleştirildiği bir kültür evresi olarak tanımlanabilir. Bu gelişmeler, dünyanın çeşitli yerlerinde farklı tarihlerde yaşanmıştır. Neolitik Çağ’daki diğer bir yenilik çanak çömlek yapımının başlamasıdır. Çanak çömlek yapımı Neolitik Çağ’ın ortalarında geliştiği için Neolitik Çağ iki evreye ayrılır: Çanak Çömleksiz Neolitik ve Çanak Çömlekli Neolitik.

Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ: Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşimleri, Epipaleolitik Çağ’a ait Natufyen yerleşimlerinin devamıdır. Bu yerleşimlerin bazılarında bu evrede de kısmen yabani tahıl toplayıcılığı ve avcılık devam etmiştir. Bu durum, bir geçiş döneminin yaşandığını göstermektedir.
Tarım: Tarımın geliştiği ilk yer, Orta Doğu’da verimli hilal adı verilen bölgedir. Verimli Hilal: Filistin’den başlayarak Batı ve Kuzey Suriye’yi, Kuzey Mezopotamya’yı, Diyarbakır, Urfa ve Dicle Nehri’nin doğusunda kalan Zagros Dağları’nın batı eteklerini kapsayan bölgedir. Yeni araştırmalar, ilk defa tarıma alınan buğdayın ana vatanının Urfa ve Diyarbakır arasındaki Karacadağ olduğunu ortaya koymaktadır. Tarım, Ortadoğu’da yaklaşık günümüzden 10.000 yıl önce, Güneydoğu Asya’da günümüzden 8000 yıl önce ve Orta Amerika’da ise günümüzden 5000 yıl önce başlamıştır. Ancak bu bölgelerde tarımı yapılmaya başlanan bitki türleri farklıdır. Ortadoğu’da arpa, buğday; Güneydoğu Asya’da pirinç ve Orta Amerika’da ise mısır tarıma alınan ilk bitkilerdir. Hayvanların Evcilleştirilmesi: Neolitik Çağ’da tarımdan hemen sonra gerçekleşen en önemli yenilik, hayvanların evcilleştirilmesidir. Köpek daha Mezolitik Çağ’da evcilleştirilmiştir. Bu nedenle köpek, evcilleştirilen ilk hayvan olma özelliğine sahiptir. Neolitik Çağ’da ise beslenme amaçlı olarak koyun, keçi, domuz ve sığır evcilleştirilmiştir. İnsanlar, evcilleştirdikleri hayvanların sütünden ve yününden de faydalanmışlardır. Evcilleştirme süreci, daha çok süt, daha kaliteli yün, daha fazla et veren ve kolay evcilleşebilen uysal hayvanların seçilmesi ve üretilmesiyle gerçekleşmiştir. 
Diğer Gelişmeler: Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ’ın başlarında, üstleri dallarla veya kamışlarla örtülüpçamurla sıvanan yuvarlak kulübeler yapılmıştır. Bu dairesel planlı barınaklar, daha sonra dikdörtgen planlı, gerçek evlere dönüşmüştür. Bu evlerde mutfak ve kiler işlevi gören ayrı odalar vardır. Bu evlerle birlikte, düzenli bir yerleşim modeline sahip köyler ortaya çıkmıştır. Bu yerleşim yerlerinde bazı yapılar, tapınak veya kutsal mekân özelliğine sahiptir.
Çanak Çömlekli Neolitik Çağ: Çanak Çömlekli Neolitik Çağ, sadece çanak çömlek yapımının başlamasından daha fazla şey ifade eder. Çanak Çömleksiz Neolitik, besin üretici yaşam tarzına doğru bir geçiş aşamasıdır. Ancak Çanak Çömlekli Neolitik’te, artık besin üretimine dayalı ekonomi tamamen yerleşmiş, avcılık ve toplayıcılık terkedilmiştir. Bununla beraber bu dönemde yapılan tarım, sadece yağmura bağlı olan kuru tarımdır. Sulama sistemi yoktur ve saban, döven gibi tarım aletleri bilinmemektedir. Tohumlar toprağa delikler açarak ekilmekte, hasat çakmak taşından yapılanoraklarla biçilmekte ve tahıl, taş dibeklerde öğütülmektedir.

Kalkolitik Çağ (İ.Ö 5500/5000-3500)
Kalkolitik Çağ (Bakır Çağı), yaklaşık olarak İ.Ö. 5.500/5.000 yıllarında başlar ve Tunç Çağı’nın başlaması ile birlikte, İ.Ö. 3500’lerde sona erer. Erken Orta ve Son Kalkolitik olarak üç evreye ayrılmaktadır. Bu evreler Mezopotamya’da Halaf, Ubeyd ve Uruk kültürleri olarak da adlandırılmaktadır. Neolitik Çağ’a özgü çiftçiliğe dayalı köy yaşamı, birçok yerde uzun süre devam etse de bazı bölgelerdeki köylerin büyüyüp gelişerek kentlere dönüştükleri görülür. Kalkolitik Çağ’ın en önemli özelliği, bu dönemde köylerin kentlere dönüşmesi ve tarımcı köy toplumlarından kent devletlerinin doğmasıdır. Bu dönemde bölgeler arasında sosyo-ekonomik açıdan bir farklılaşma ortaya çıkmıştır. Dünya tarihinde ilk kez ekonomik çıkar bölgeleri oluşmuştur. Ekonomik merkez, doğal imkânların zengin olduğu bölgelerden, sulamalı tarım yapma imkânının bulunduğu Dicle ve Fırat arasındaki Mezopotamya bölgesine kaymıştır. Mezopotamya bölgesi, daha kuzeydeki Güneydoğu Anadolu bölgesine göre daha kurak ve doğal besin kaynakları sınırlı bir bölgedir. Ekonomisi tahıl tarımına dayalı toplumlarda kuraklık, büyük bir risk anlamına gelmektedir. Bu nedenle kıtlık riski bulunan bölgelerde artı ürün üretmek ve bunları depolamak son derece önemlidir. Bu bölgelerde artı ürüne sahip olan yerleşimler, avantajlı duruma geçerler ve bu onlara önemli bir güç kazandırır. 

Uygarlığın Doğuşu
Sulamalı tarım ve artı ürünün ortaya çıkması, artı ürün üretiminin organize edilmesi, artı ürünün buna sahip olmayan ve potansiyel bir tehlike oluşturan (göçebe hayvancı) topluluklara karşı korunması, üreten ve üretimi kontrol eden ekseninde toplumsal tabakalaşmanın ortaya çıkması, nüfus artışı, yerleşimlerin büyümesi, ticaret ve mesleki uzmanlaşmanın artması bir devlet organizasyonunun ortaya çıkmasını sağlamıştır. Sulama kanallarının yapımında insanların kitleler halinde çalıştırılması ve birilerinin bu işi yönetmesi ve planlaması gerekmiştir. Aynı şekilde tapınaklar ve anıtsal binaların inşasında da insanlar çalıştırılmıştır. Bunun için büyük çaplı bir organizasyona ihtiyaç doğmuştur. Bu organizasyonda liderler ve onların yardımcıları olmalıdır. Bu amaçla oluşturulan bütün kurumlar, sonuçta devlet bürokrasisine dönüşmüşlerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü