29 Kasım 2013 Cuma

Sosyal Politikaların Tarihsel Gelişimi

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Hangi koşullar altında oluşan ortam işçi kesiminin doğmasına yol açmıştır?
Sanayi Devrimi’nin koşulları altında oluşan ortam, işçi kesiminin doğmasına yol açmış, bu kesimin iş ilişkileri ve yaşamında korunma zorunluluğunun duyulması ile devletler sosyal nitelikli politikalar izlemeye başlamışlardır.
Sanayi Devrimi’ne dek süregelen dönemlerde de köleler, sefler, yamaklar, çıraklar, imalathane çalışanları, askerler, tutsaklar, gönüllüler gibi çalışma yaşamında yer alıp, ekonomik faaliyetlerde bulunan kişiler olmuştur. Ancak bu statüler altında çalışanların işçi sınıfının köklerini oluşturdukları söylenemez.

Sanayi Devrimi hangi alanda yaşanılan gelişmelerle, hangi ülkede, ne zaman yaşanılmıştır? 
Sanayi Devrimi; buhar, elektrik, gaz gibi keşfedilen yeni enerji güçlerinin, üretim sürecine uyarlanması ile birlikte 18. yüzyılın ikinci yarısında ingiltere’de yaşanılmıştır.

Sanayi Devrimi’nin koşulları üretim sürecini nasıl etkilemiştir? 
  • Öncesine göre daha hızlı, daha çok, daha çeşitli, daha düzgün (standart ), daha ucuz üreten makineler, insan ve hayvanın kas gücünün, doğa gücünün ya da bu güçlere dayalı mekanik düzenlemelerin yerini alarak kurulan ilk fabrikalarda kullanılmaya başlanmıştır.
  • Sanayileşmenin gelişip, yaygınlaşması ile fabrikalarda çalışan işçilerin sayıları hızla çoğalmış ve önceki dönemlerinde var olmayan yeni bir toplumsal kesim oluşmuştur.
    Sanayi Devrimi’nin ardından çalışma koşulları giderek neden ağırlaşmış ve yaşanılan olumsuzluklar neden çalışma yaşamı ile sınırlı kalmamıştır?
  • Fabrika sahiplerinin, aşırı kâr etmeye ve kapital (sermaye) birikimine yönelmeleri, maliyet içinde işgücü payının azaltılmasına yönelik uygulamalara yol açmış, bu yüzden de çalışma koşulları giderek ağırlaşmış, işgücünün demografik yapısını değiştirmiştir.
  • Çalışma koşullarının giderek ağırlaşması ile çocuk ve kadınların fabrikalarda yaygın ve yoğun biçimde acımasızca kullanımının, toplumsal yaşamın her alanına olumsuz yansımaları olmuş ve büyük çalkantılara yol açmıştır.
Sanayi Devrimi’nin yaşanıldığı dönemde geçerli ekonomi felsefesi ve kurulu hukuk düzeni, yaşanılan olumsuzluklara neden engel olamamıştır? 
Sanayi Devrimi’nin yaşanıldığı dönemde geçerli klasikliberal düşünceler, devletin ekonomik yaşama katılım ve karışımına karşıydı. Bu nedenle de devletler, giderek ağırlaşan çalışma koşullarına karşın, iş ilişkileri ve yaşamını düzenlemek gereksinimi duymamıştır.

Kurulu hukuk düzeninin dayalı olduğu hukuki eşitlik ve sözleşme serbestisi ilkeleri, fabrika sahipleri ile işçilerin nitelikleri ve içinde bulundukları koşullar nedeniyle yaşanılan olumsuzluklara engel olamamıştır.
Sosyal nitelikli ilk politikalarla kimlerin, hangi alanda, neden ve nasıl korunması öngörülmüştür?

Sanayi Devrimini yaşayan ülkelerde devletler; işçileri, iş ilişkileri ve yaşamında hukuki düzenlemelerle koruyabilmek için, sosyal nitelikli politikalar izlemeye başlamışlardır.

Sosyal Politika Genel Bilgiler

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika



Sosyal Politika bilim dalını neden tanımlamak gerekir?
Sosyal Politika bilim dalını tanımlamak neden güçtür?
Sosyal Politika ile çevresindeki başka sosyal bilim dalları arasındaki konu ve yaklaşım farklılıklarını iyi kavrayabilmek için, bu bilim dalını önce tanımlamak gerekir. Sosyal Politika, sosyal nitelikli politikaları konu alır. Sosyal ve politika sözcüklerinin sözlüklerdeki anlamları Sosyal Politika bilim dalını doğru olarak ifade edebilmede yetersiz kalır. Ayrıca, Sosyal Politika bilim dalının tanımını oluşturan kavramların anlamları, tarihsel bir süreç içinde sürekli ve köklü biçimde değişmiştir. Bu bilim dalının niteliklerini eksiksiz olarak yansıtabilecek, her dönemde geçerli bir tanım yapabilmek bu nedenle güçtür.

Sosyal Politika : Devletin  ülke insanının refahına yönelik olarak aldığı kararlar ve sürdürdüğü uygulamaların bütünüdür.
  • Sosyal Politika kamuya ait politikalardır.
  • Sosyal Politikaların yürütücüsü devlettir.
  • İlke olarak yürütücülüğünü devletin yaptığı  kapsamınında o ülkenin sınırları ile şekillendiği düzenlemelerdir.
  • İlk ve en genel hedefi refah seviyesinin yükseltilmesi ve refahın toplumsallaşmasıdır.
  • Sosyal Politikanın sosyal barış hedefi toplumu oluşturan unsurları ayrıştırmak yerine birleştirme olarak ifade edilebilir.
  • Ana finansman kaynağı devlettir.
  • Sosyal Politikanın en önemli hedefi sosyal refahın sağlanması ve geliştirilmesidir.
  • Sosyal adalet hedefi bütün insanların bağımlı olmadan yaşamlarını sürdürebilmesi kendilerini geliştirebilme ve sosyal hizmetlere ulaşmasında eşit fırsatlara sahip olabilmesi olarak tanımlanabilir.
Sosyal Politikanın çıkışına yol açan ilk olay Fransız ihtilali ve ihtilal sonrasının düşünce ortamıyken diğeri ise Sanayi Devrimi'dir. Fransız İhtilali, Sanayi Devrimi sonrasındaki ekonomik ve toplumsal ilişkilerin gelişmesini sağlayan fikirlerin ortaya çıkmasını sağlamış, siyasal yapıları değiştirmiş ve Sanayi Devriminin doğuşunu hızlandırmıştır.

Aile, Ataerkillik ve Toplumsal Cinsiyet

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar



Aile : Birbirlerine doğrudan akrabalık bağlarıyla bağlı olan, erişkin üyelerin çocuklara bakma sorumluluğunu üstlendiği bir insan topluluğudur. Ailenin birincil işlevi biyolojik ve kültürel yeniden üretimdir. Çocukların dünyaya getirilmesi veya büyütülmesidir. Çocukların toplumsallaşmasının temel kurumu çoğu toplumda ailedir.

Örüntü : Fransızca patron kelimesinden gelen örüntü (pattern), meydana gelen olaylar yada nesnelere ilişkin belirli bir ilişki modeline işaret eder. Olay yada nesneler öngörülebilir şekilde tekrarlanırlar.

Toplumsallaşma : Bireyin topluluğun değerlerini ve normlarını öğrenme ve içselleştirme sürecidir.

Din

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar 


Din  olgusu bütün toplumlarda rastlanacak kadar yaygın ve eski bir davranış örüntüsüdür. Dinin kendini tanımlayışı kadar dünyayı da inananlarıyla inanmayanlarıyla tanımlayıp tasarlaması söz konusudur. Sosyoloji belirli bir dinin kendini veya genel olarak dini tanımlayışıyla yetinemez. Bu o dinin iddiasını aynı düzeyden hareket ederek reddettiği anlamına gelmez. Aksine toplumların ortak bir davranış örüntüsü olarak binbir çeşitliliğe sahip olan din olgusunda ortak olanın ne olduğunu, o davranışı dinsel olarak nitelemeyi gerektirecek olanın ne olduğuna dair genel kuralları belirlemeye çalışır. Sosyolojik olarak dinin tanımının, dinlerin  din tnaımıyla kendini en temelde ayırt etmesi gerekir. Sosyolojik düşünme ile dinsel düşünme temelden birbirinden farklıdır. Bu farkı sosyoloji lehine bir farklılık olarak düşünmek gerekmez. Sosyolojiyi dinsel bir düşünce yapısına alternatif olarak o düşünceyi yanlışlayan bir tez olarak düşünmek de gerekmez.

Emile Durkheim sosyolojiyi bir disiplin haline getirmiş, özellikle din sosyolojisi alanında en önemli çalışmaları yapmış ve işlevselci yaklaşımları formüle etmiş Fransız sosyologdur.

Cemaat  veya Tek Bir Ahlaki Toplulukta Birleştiren İnançlar Bütünlüğü 
  • Dinlerin en önemli işlevlerinden birisi mensuplarını ortak bir inanç etrafında birleştirmeleridir.
  • Din paylaşılan bir anlam sistemi oluşturduğu için insanların dünyayı, toplumu, tanrıyı ve kendilerini nasıl algılayacaklarına dair ortak bir anlayış ve algı sistemi oluşturur.
  • Sosyolojik tezahürleri açısından  en önemli boyutu belki de cemaat boyutudur. Çünkü dinin doğrudan etkisi, yol açtığı bu grup bilinci, dayanışma örüntüleri ve bunun üzerinden girilen ittifak veya çatışmalardır.
  • Toplumsal düzeyde dinin devrede olduğu hadiselerin başında cemaat boyutu gelmektedir. Dinin sosyolojik görünürlüğüde yine bu cemaat boyutunda olmaktadır.
Din ve Toplum İlişkisi
Thomes Hobbes tarafından söylenen "insan insanın kurdudur" ifadesinin arka planında insan toplumları hakkındaki şu gözlem vardır ; İnsanların bir toplum halinde  yaşadıkları bütün durumlarda ölesiye ve öldüresiye rekabet içinde bulundukları vurgulanmıştır. Bu vurgular dolayısıyla insanların toplum halinde yaşamaya başlamaları bir tür muamma olarak görülmüştür. İnsan doğası üzerinde tartışan Rousseau, Locke ve Montesquieu gibi aydınlanma filozoflarının asıl amaçları  insanın nasıl olupta  toplum halinde yaşamaya başladığını anlamaktı. İnsanın doğasında nasıl bir varlık olduğu hususunda birbirleriyle ihtilafa düştülersede hepsi insanın doğa durumu hakkında çaresiz bir düşünce içindeydiler.

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü