29 Kasım 2013 Cuma

Din

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar 


Din  olgusu bütün toplumlarda rastlanacak kadar yaygın ve eski bir davranış örüntüsüdür. Dinin kendini tanımlayışı kadar dünyayı da inananlarıyla inanmayanlarıyla tanımlayıp tasarlaması söz konusudur. Sosyoloji belirli bir dinin kendini veya genel olarak dini tanımlayışıyla yetinemez. Bu o dinin iddiasını aynı düzeyden hareket ederek reddettiği anlamına gelmez. Aksine toplumların ortak bir davranış örüntüsü olarak binbir çeşitliliğe sahip olan din olgusunda ortak olanın ne olduğunu, o davranışı dinsel olarak nitelemeyi gerektirecek olanın ne olduğuna dair genel kuralları belirlemeye çalışır. Sosyolojik olarak dinin tanımının, dinlerin  din tnaımıyla kendini en temelde ayırt etmesi gerekir. Sosyolojik düşünme ile dinsel düşünme temelden birbirinden farklıdır. Bu farkı sosyoloji lehine bir farklılık olarak düşünmek gerekmez. Sosyolojiyi dinsel bir düşünce yapısına alternatif olarak o düşünceyi yanlışlayan bir tez olarak düşünmek de gerekmez.

Emile Durkheim sosyolojiyi bir disiplin haline getirmiş, özellikle din sosyolojisi alanında en önemli çalışmaları yapmış ve işlevselci yaklaşımları formüle etmiş Fransız sosyologdur.

Cemaat  veya Tek Bir Ahlaki Toplulukta Birleştiren İnançlar Bütünlüğü 
  • Dinlerin en önemli işlevlerinden birisi mensuplarını ortak bir inanç etrafında birleştirmeleridir.
  • Din paylaşılan bir anlam sistemi oluşturduğu için insanların dünyayı, toplumu, tanrıyı ve kendilerini nasıl algılayacaklarına dair ortak bir anlayış ve algı sistemi oluşturur.
  • Sosyolojik tezahürleri açısından  en önemli boyutu belki de cemaat boyutudur. Çünkü dinin doğrudan etkisi, yol açtığı bu grup bilinci, dayanışma örüntüleri ve bunun üzerinden girilen ittifak veya çatışmalardır.
  • Toplumsal düzeyde dinin devrede olduğu hadiselerin başında cemaat boyutu gelmektedir. Dinin sosyolojik görünürlüğüde yine bu cemaat boyutunda olmaktadır.
Din ve Toplum İlişkisi
Thomes Hobbes tarafından söylenen "insan insanın kurdudur" ifadesinin arka planında insan toplumları hakkındaki şu gözlem vardır ; İnsanların bir toplum halinde  yaşadıkları bütün durumlarda ölesiye ve öldüresiye rekabet içinde bulundukları vurgulanmıştır. Bu vurgular dolayısıyla insanların toplum halinde yaşamaya başlamaları bir tür muamma olarak görülmüştür. İnsan doğası üzerinde tartışan Rousseau, Locke ve Montesquieu gibi aydınlanma filozoflarının asıl amaçları  insanın nasıl olupta  toplum halinde yaşamaya başladığını anlamaktı. İnsanın doğasında nasıl bir varlık olduğu hususunda birbirleriyle ihtilafa düştülersede hepsi insanın doğa durumu hakkında çaresiz bir düşünce içindeydiler.

Dinin Toplumsal Kurumlarla İlişkisi
İnsanın toplumsal bir varlık olması böylece tartışılmaz bir gerçek olarak kabul edilmiştir. İnsan kelimesinin kendisi bile ancak başka bir insanın varlığıyla tamamlanan bir anlam içeriğine sahiptir. İnsan kelimesi "ünsiyet" anlamlarıyla tanım gereği başka insanların varlığını kaçınılmaz kılar. Toplumsal kurumlar, insan toplumsallığının kendileriyle tezahür ettiği  ve hiçbir toplumda eksikliği görülmeyen toplumun varoluş dayanağını oluşturan davranış örüntüleridir. Din de böyle bir kurumdur.

Din ve Siyaset İlişkisi
  • Dinin devlet yapısını ve tamamen siyaseti belirlediği örneklere teokratik rejim denir.
  • İslam'ın bir yorumunun devletin kurumsal yapısını ve hedeflerini belirlediği İran'da veya Suudi Arabistan'da bütün siyasetler dinin kuralları veya hedefleriyle meşrulaştırılır.
  • Din bir toplumsal birleştirici olarak işlev gördüğü halde farklı dinler arasında da bir çatışma etkeni olarak çalışabilir. O yüzden siyasi çatışmaların birçoğunda  dinin önemli bir unsur olarak ortaya çıktığı görülür. 
  • Siyasal düzeyi olmayan hiçbir toplum yoktur. Dinin iddiası ile siyasetcilerin iddialarının paralel gittiği durumlarda toplum, siyasetin dinin etkisi altında olduğu örnekler ortaya çıkarır. Buna dayalı olarak rejimler teokratik ve seküler rejimler arasında farklı örneklerle çeşitlenir.
  • Sekülerleşme dünyevileşme anlamında kullanılır. Günlük hayatın veya siyasi düzenin dininetkisinden arınmasıdır.Sekülerleşmeyi insanlar kendi tercihleriyle veya toplumsal hayatın veya siyasal düzenin etkisiyle yapabilirler.
Din ve Aile İlişkisi
Aile hayatının şekli yapısı ve kodları farklılaşabilir ancak aile hayatı olmayan bir topluma rastlanmaz. Bir doğal birlik olarak aile dinden bağımsız olarak vardır ancak hem aile dini etkilemiş hem de din aileden etkilenmiştir.

Din ve Ekonomi İlişkisi
  • Marx'ın yaklaşımı dinin egemen sınıfların hizmetinde bir üstyapı kurumu olduğu yönündedir.
  • Marx Weber kapitalizm ile kapitalizmin ortaya çıktığı bağlamda mevcut olan, püriten iş ahlakı ve çok çalışmayı salık veren, Protestan ahlakı arasında bir ilişki tesbit etmiştir. Ekonomide paylaşımıda mutlaka salık veren bir dini anlayışla birlikte kapitalist bir gelişmenin nasıl yaşanabileceği de bu bağlamda sorulan bir soru olmuştur.
  • Bütün toplumlar bir üretim, tüketim ve paylaşım ilişkileri ortaya koyarlar, buda "ekonomi" denilen davranış örüntülerini görünür kılar.
Din ve Eğitim İlişkisi
  • Bütün toplumlar gelecek nesillere sahip oldukları anlam kodlarını, kültürünü, tarzlarını aktarmak üzere bazı düzenlemelere, uygulamalara veya davranış örüntülerine yani "eğitim" davranışına sahiptir.
  • Dinlerin varlığı bizatihi güçlü bir eğitim mekanizmasının işleyişine dayanır. Din özgürlükleride  o yüzden herşeyden önce belli bir dinin eğitiminin önünde bir engel olup olmamasıyla ilgilidir.
Din Sosyolojisi

Din Sosyolojisinin Ortaya Çıkışı 
  • Genel olarak sosyolojinin ortaya çıkışı ve gelişimiyle aşağı yukarı aynı tarihe sahiptir.
  • David Hume nin Dinin doğası üzerine olan kitabı din sosyolojisi tarihi açısından başlangıç metinleridir.
  • Marks dini , diğer bütün üstyapı kurumları gibi egemen sınıfların çıkarlarına hizmte eden bir ideoloji olarak tanımlar.

Şehristani : 
  • El Milel ven Nihal ( Dinler ve Heretik Gruplar )
  • Endülüslü Büyük Alim İbn Hazm El Fasl Fil Milel ve Ehvai Ven Nihal ( Dinler ve Heretik Gruplar ve Düşünceler için Klavuz ) 

    Auguste Comte : Din olgusunun tamamen insanın kendisinin uydurması olduğunu, doğa olaylarını açıklamak üzere tanrı düşüncesini uydurmuşlardır.

    Ludwing Feuerbach : Tanrının insan tarafından uydurulmuş olduğunu, ama biçim olarak comtenin düşüncesinden farklı olarak yani tanrı mükemmel bir insan olarak insan tarafından bir yansıtma aracı olarak ortaya çıkmıştır.

    Karl Max : Din bir üstyapı olarak insanlarca yaratılmış bir olgudur. Dini bir afyon olarak niteler.Yani din insanları uyutan bir olgudan öte, insanları tedavi ve rehabilite eden bir sığınak olmaya işaret eder.

    Emile Durkheim : 
    • Din ilk ortaya çıktığında nasıl ise bugün kü ilkel kabilelerde de aynı şekliyle bulunabilir
    • Toplumların gelişmesine paralel olarak basitten karmaşığa, çok tanrılıktan tek tanrılığa doğru evrim geçirir
    • Basit insanlar tarafından ve toplumsal bir işlevi yerine getirmek üzere uydurulmuştur
    Max Weber : Weber'in dine dair yaklaşımı sosyal eylem hakkındaki tanımıyla tutarlıdır. Sosyolojinin başlıca rolü olarak sosyal eylemin yorumlanması ve anlaşılması olduğunu söylemektedir. Weber'e göre sosyal eylem de anlamlı eylemden ibarettir.İnsan bütün eylemlerine bir anlam atfederek yapan bir varlıktır.

    Din Sosyolojisi ve Dini Sosyoloji Farkı
    Din Sosyolojisi : Dinin bir toplumsal kurum olarak toplumdaki rolünü ve etkisini incelemeye çalışan bir bilim dalıdır.
    Din Sosyolojisinin Amacı : Hangi dinsel davranışın doğru veya hangisinin yanlış olduğunu anlatmak değil, belli dinsel anlayışlar ile belli sosyal gelişmeler arasında ne türden bir ilişki olduğunu bulmaya çalışmaktır.
    Dini Sosyolojinin Amacı : Kurumlar arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğine dair tespitlerinden ziyade önerileri dikkate alır.
    İslam Sosyolojisinde İbni Haldun : Kurandan okuduğunu yalın haliyle aktarmamış aynı zamanda onları çok derin tarihsel gözlemlerinden derlediği verilerle bir arada düşünüp çıkarımlara varmıştır.
    Dinin Sosyolojik İncelemesi Metodoloji Farkı
    Metedoloji : Her zaman bir şeyin aslına en uygun bilgiyi elde etmenin yolunu ifade eder
    Sosyolojik Metedolojinin hedefi : Din olgusunun toplumdaki etkilerini insanlar için anlamını gerçeğe en yakın şekilde çözümlemek
    Din Sosyolojisinin Çalışması için Başvurulan Yollar 
    • Mülakat
    • Odak Grup çalışmaları
    • Katılımcı Gözlem
    Din Hakkında Filozofların Görüşleri
    Auguste Comte : Dinin bir hurafe ve uydurma olduğu düşünse de bunun aynı zamanda toplum için işlevsel yönleri olan bir gereklilik olduğunu da kabul eder.
    Karl Max : Dinin gerçek bir varlığı yoktur. Olsa olsa maddi dünyanın çarpıtılmış bir yansımasıdır Dine ilişkin her şeyin insan zihninin bir ürünü olduğudur. Din bireysel değil toplumsal bir üründür. Bu ürününde yanlış ve aldatıcı bir dünya olduğunu savunur.Din hem bir üstyapı kurumu hemde ideoloji olarak kabul etmiş, her ikisinde de dinin bir insan kuruntusu olduğunu savunmuştur. Dini afyon olarak nitelendirmiştir.
    Emile Durkheim : Çerçevesi belirlenmiş bir disiplin olarak ilk defa uygulanmıştır. Nesnel gözlemlere dayanarak çıkarımlarda bulunmuştur. Dini toplumsal bütünlüğün sağlanmasında ve sürdürülmesinde en güçlü yapıştırıcı olarak görmüştür. Bütün dinlerin kökeninin bir olduğunu savunmuştur. Dinin diğer bir işlevi ise toplumu bir arada tutmak , kaynaştırmak olduğunu savunmuştur. Yapısalcı İşlevsel Yaklaşımının en önemli ismidir.
    Max Weber : Yorumlamacı Sosyolojinin ilk ve son önemli ismi dir.

    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder

    Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü