24 Ağustos 2014 Pazar

Epistemoloji

FELSEFE Ders Notları 2
FELSEFE
Epistemoloji
  • Felsefenin bilgi kavramı ile uğraşan dalına EPİSTEMOLOJİ denir.
  • Felsefenin en temel disiplinlerindendir.
  • Dilimize bilgibilim, bilgi kuramı veya bilgi felsefesi olarak da çevrilmektedir.  
  • Yunanca episteme ve logos  kelimesinin birleşiminden oluşan epistemoloji deyiminde yer alan logos açıklama, gerekçe , mantık, söz ve bilim gibi anlamlara gelmektedir. 
  • Episteme genelde bilgi  olarak çevrilir.   
  • Deneyimsel, gözlemsel ve deneysel boyutta iş gören bilimlerden oldukça farklı yapıdadır.  
Epistemoloji ile meşgul olan ilk filozof Platon olmuştur. Sonra Antik Yunan'da başta Aristoteles ve Pyrrhon benzeri Yunan kuşkucularıyla, Orta Çağ'da Aziz Augustinus , Aqiuinalı Thomas ile İbn Sina ve Farabi gibi filozoflar bilgi konusunu enine boyuna ele almışlardır.

Epistemolojnin bir felsefe disiplini ve dalı olarak modern felsefede  ve bu arada yirminci yüzyılın analitik felsefesinde öne çıktığı söylenebilir. Bunun nedeni modern uygarlığı belirleyen en önemli şeyin bilim ve bilgi olmasıdır.

Epistemolojinin Tarihsel Kökleri

Platon ve Aristoteles 
  • Bir nesneye dair bilgi edindiğimizde bilginin asıl yöneldiği şey o tek nesneden ziyade genellenebilen unsurlardır. Bu fikrin anlaşılabilmesi için tikel ve tümel kavramların anlaşılması büyük önem taşır. 
  • Tikel deyimi bizim yaşamda kullanabileceğimiz sıradan, değişebilen ve sonlu olan nesneler için kullanılır. 
  • Tümel deyimi ise; tikellere kimlik kazandıran evrensellerdir.  
  • Bilginin nesnesinin ne olduğunu irdelerken tikeller değil TÜMELLER üzerinde yoğunlaşmışlardır. Tikel varlıkların barındırdığı tümelleri kavrayabilmemiz için duyularımızı değil AKLIMIZI kullanmamız gerekmektedir. 
Platon’a göre; 
  • Doksa gözlemler yoluyla ulaşılan, duyusal dünyanın, değişenlerin bilgisidir. 
  • Episteme akıl yoluyla ulaşılan tümellerin, değişmeyenlerin tanımsal bilgisidir. 
  • Bir insan deneyimsel bilgiye sahip olduğunda bildiği şey tam olarak nedir? Ben şu an kırmızı bir gül kokluyorum kırmızı gül’ün algısal bilgisine ulaşıyorum. Burda söz konusu olan tikel bir nesneldir. Ancak Platon ve Aristoteles’e göre benim bilmemi olanaklı kılan temel unsur o nesnede barındırılan kırmızı ve gül gibi tümellerdir. 
  • Dünyada karşımıza hep tikel nesneler çıkıyor olsa da onları tikellikleri içinde bilemeyiz. Tikelin kendine yönelik söyleyebilecek duran şey gibi bir ifade bize hiçbir ilginç bilgi vermez. Ancak o tikelin barındırdığı tümelleri belirtmeye başladığımızda bilgi ortaya çıkmaya başlar. 
  • Kısaca söylersek; Bilmek ancak genel kavramlar veya tümeller aracılığıyla olur. Bardak bardak olmasaydı varolan her bardağa özel bir isim koysaydık
Yeni Çağ Felsefesi ve Kavramlar
  • Deneyimcilere göre; bilginin kökeninde yalnızca duyulardan gelen veriler bulunur. 
  • Akılcılara göre; bilginin algı dışında da kaynakları bulunmaktadır. 
  • Özne ve nesne arasındaki bağın güvenilirliği üzerine kurulmuş temsil epistemolojisi, öznenin zihinsel yapısının nesneyi-dış dünyayı-doğru temsil edebilme gücünü merkeze alır. 
  • "İdea" deyimi Batı dillerinin bir kısmında günlük dilde halen yaygın olarak kullanılır ve genelde "fikir" anlamına gelir. "Bilişsel" deyimi “insan aklının çalışma mekanizmalarına, bilgilenme süreçlerine ve yapılarına ait olan” anlamına gelir ve özellikle psikoloji alanında yaygın olarak kullanılır. 
  • Descartes'e göre; zihnimizde bulunan ideaların pek çoğu deneyimsel olarak kazanılsa da bazı önemli ideaların veya bilişsel unsurların doğuştan geldiği şeklindedir. Örneğin Descartes Tanrı ideamızın deneyimden değil doğuştan geldiğini düşünmüştür.
Descartes / Şüpheci Yöntem / Töz
Rene Descartes(1596-1650): 
  • Şüpheci Yöntem, Bilginin Temellendirilmesi, Usculuk 
  • Bilginin kaynağı AKIL’dır.
  • Doğru bilgiye ulaşma yöntemi ŞÜPHE’dir. 
  • Maddenin ve insan zihninin varlığı birbirinden bağımsızdır. Bu metafizik (varlıkbilimsel) perspektifi sunarken Descartes Aristoteles’in kullandığı deyimlerden ve kavramlardan yararlanır. 
  • En önemlisi ‘töz’ dür.
"Töz" tanım gereği, varlığı için diğer bir şeye gereksinimi olmayandır. Örneğin Aristotelesçi örnek verirsek, her insan bir tözdür. Zihin ve maddeyi iki ayrı töz olarak alan Kartezyen (Descartesçi) felsefe kendine çözülmesi hiç de kolay olmayan bir sorun yaratmıştır. 

Algısal bilgi, Descartes’in anladığı anlamda, bilgi binamızın en güvenilir yapı taşı olamaz.

Kafamın içi her türlü yanlış bilgiyle doldurulabilir; ancak şüphelenme veya düşünme eylemini gerçekleştiren bir şeyin var olduğu kesindir. 

Cogito ergo sum (Düşünüyorum o halde varım.) Descartes’e göre, bir ideanın zihnime açık ve seçik bir şekilde verilmiş olması, bu ideanın herhangi bir araca gerek duymadan doğrudan doğruya verilmiş ve içeriğinin de başka şeylerle karışmamış olduğu anlamına gelir. Bu anlamda Tanrı ideası, hiçbir aracı ideaya gerek duymadan zihnimde canlandığı için açık ve bu ideanın içeriksel özellikleri diğer idealarla karışmadığı için de seçiktir.

İçselcilik ve Dışsalcılık: Gereçelendirme ve haklılandırmada sadece, öznenin söz gelimi içebakış ya da  düşünüm yoluyla kolaylıkla varabildiği şeyin bir rol oynayabileceğini ileri sürer. O, bir önermeye inanmada haklı olup olmadığımıza, sadece o önermeyi enine boyuna mütalaa etmekle, onan inanma gerekçelerimizin gücüyle karar verebileceğimizi savunur. Öznenin bir önermeye beslediği inancın haklılandırılması iki şekilde olur. Bu süreçte sadece bilen öznenin doğrudan idrak ettiği içsel faktörlerin etkili olduğunu ileri süren yaklaşıma içcelcilik, buna mukabili gerçeklendirme sürecinde önermenin kendisiyle ilgili, özneye dışsal faktörlerin belirleyici olduğunu savunan yaklaşıma dışsalcılık adı verilmektedir.

Doğruluk, varlığın ya da gerçekliğin değil de, bilgi yada önermenin bir özelliğidir. Doğru olan yalnızca kendisine inanılan önerme veya bilgidir. 

Descartes, bir düşünceyi onu başka bir düşünceyle karıştırmayacak şekilde bütün ayrımlarıyla tanımladığımız veya bir önermeyi başka bir önermeyle karıştırılamayacak şekilde belirlediğimiz zaman, onun açık oldukdan başka seçik  hale de geleceğini ifade eder.

Pragmatist Doğruluk: William James ve John Dewey tarafından geliştirilmiştir.  Doğruluğun; inanç ya da önermelerin eylem için iyi bir temel  ya da rehber olmaları özelliği üzerinde yoğunlaşmışlar ve bu özelliğin doğrunun özünü meydana getirdiğini savunmuşlardır.
John LOCKE ve David HUME / Deneyimci Görüş / Ampirizm
Deneyimci görüş veya ampirizm bilginin kaynağını açıklarken  akla değil de tecrübe veya deneyime başvurur. Bilginin mümkün tek kaynağının deneyim olduğunu, deneyimdne bağımsız bir bilginin söz konusu olamayacağını savunan ampirizm, insan zihninin doğuştan üzerinde kendi işaretlerini yazdığı boş bir levha (tabular asa) olduğunu öne sürer.

Ampirizm, John Locke, George Berkeley, David Hume, John Stuart Mill ve Russell gibi ünlü deneyimciler tarafından savunulur.

Deneyimciliğin ilk büyük temsilcisi: John LOCKE

Hegel kendi felsefesine model olarak fizikçinin ampirik analizini, tümevarımsal akıl yürütme tarzını aldı. Gerçek bilginin ölçütü olarakta  teori ya da fikirlerin gözlemlenebilir verilerle uyuşması ölçütünü benimsedi.

Sentezci Yaklaşım / Immanuel KANT / Aristoteles / Henri Bergson
  • Akıl ve deneyim ekseninde gelişen söz konusu bilgi tarzlarının yegane alternatifi, bilginin kaynağında sezginin olduğunu öne süren görüş olarak sezgiziliktir.
  • En önemli temsilcileri arasında Immanuel KANT / Aristoteles bulunur.
  • Sezgiciliğin ideal temsilcisi Fransız düşünürü Henri Bergson'dur.
  • Bergson; Kuru akılcılık ve bilimciliğe karşı çıkar. Bilimi reddetmez fakat kavramların dinamik olan gerçekliği statik hale getirdiğini ve çarpıttığını öne sürer. Bilimsel bilginin en önemli bilgi türü olarak görüşmesine karşı çıkar.
  • "Biricik" olan gerçeklikle ilgili hakikatlarin kavramsal yolla söze dökülemez, ifade edilemez doğrular olduğunu dile getirir.
Kuşkuculuk
Bilginin imkansız olduğunu, hiç bir şeyin bilinemeyeceğini, insan zihninin kesin hiçbir doğruya ulaşamayacağını öne süren görüştür. 

Bilginin analizinin ardından Epistemolojide "Nereye kadar bilebiliriz?" ve "Herhangi bir şeyle ilgili olarak gerçeklendirilmiş bir inanca sahip olabilirmiyiz?" soruları ortaya çıkar. Burada gündeme gelen problem bilginin imkanı veya kuşkuculuk problemidir.

Kuşkuculuk Türleri
  • Bilgi Septiği
  • İnanç Septiği
  • Radikal Kuşkuculuk
  • Lokal Kuşkuculuk
Kuşkucular kendileri gibi düşünmeyen filozoflara dogmatikler adını vermiştir.
Kuşkuculuğun karşısında duran yaklaşıma, yani bilginin mümkün olduğunu öne süren görüşe dogmatizm adı verilmiştir.

Descartes genel kuşkuculukda ziyade kısmi bir kuşkuculuk savunuculuğunu yapmıştır. Descartes'in kuşkuculuğu "metodolojik kuşkuculuk" olarak bilinir.

Kuşkuyu kesin bilgiye erişmek için bir araç olarak kullanan septik  Descartes'tir.

Sofistler
Milattan önce 5.Yüzyılda yaşamış gezgin felsefe öğretmenleri. Araların Protagoras, Gorgias ve Hippias gibi filozofların bulunduğu Sofistler, kuuşkuculuk ve görecelikleriyle tanınmışlardır.


SQL'de Foreign Key Kullanımı

  • SQL'de bir başka tablo ile ilişkilendirilecek olan tablonun diğer tabloda bir nevi kısıtlanmasıdır. İlişkilendirilecek olan tablonun Primary key alanı ile diğer tablonun Foreign key alanı birbiri ile bağlanır.
  • Foreign Key kısıtlaması sütunlarından herhangi biri null değerler içeriyorsa, Foreign Key kısıtlamasını oluşturan tüm değerlerin doğrulaması atlanır.
  • Foreign Key kısıtlamasının yalnızca başka bir tablodaki Primary Key kısıtlamasına bağlı olmasına gerek yoktur. Ayrıca başka bir tablodaki UNIQUE kısıtlama sütununa başvuracak şekilde de tanımlanabilir.
Foreign Key tanımlamak için, tablomuzdaki Foreign Key olacak sütunu yazdıktan sonra REFERENCES yazıp bağlanacak tablounun adını ve parantez içindede ilgili sütunu yazarız.

CREATE TABLE SIPARISLER
(
Siparis_ID integer primary key,
Siparis_Tarihi datetime,
Musteri_SID integer REFERENCES MUSTERI(SID),
Tutar double
)

SQL'de Primary Key Kullanımı

  • Primary Key ile veritabanımızdaki tablolarda, primary key atanmış olan sütun (kolon) ile birlikte eşsiz şekilde verilere sahip satırlar oluşturabiliriz. 
  • Primary Key olan alanlar Null değerler olamaz ve bu bölüme aynı değerler girilemez. 
  • Tablolarımızda mutlaka Primary Key kullanmak çok büyük avantaj sağlayacaktır.
  • Primary Key (Birincil Anahtar) genelde otomatik artan değerler olarak kullanılır. Bu otomatik artma da identity komutu ile gerçekleştirilir. 
  • Primary Key tanımlamak aslında bir nevi Constraint‘tir yani bir nevi kısıtlama yapmaktır.
  • Bir tabloda sadece bir Primary Key bulunur ama bununla birlikte tabloda birden fazla kolon için bileşik anahtar yani composite key oluşturulabilir. 
  • Eğer primary key bir composite key yani bileşik anahtar ise, tüm değerlerin kombinasyonu unique yani eşsiz olmalıdır. 
Daha basitce açıklamak gerekirse örneğin bir HBYS veritabanında Hastalar tablomuz mevcut, oldukca çok veri içeren bir tablo. Aynı ad ve soyada sahip birçok kişi var. Şimdi bu verileri en basit şekilde nasıl birbirlerinden ayırt ederiz. TC Kimlik No, aynı TC Kimlik Numarasının ikinci bir kişide olması mümkün değildir. Veritabanımızda TC Kimlik No alanını Primary Key olarak tanımlayarak eşsiz veriler oluşturabiliriz. Primary Key tablomuzdaki kayıtları sütün aracılığıyla eşşiz kayıt haline getirmemizi sağlayacaktır.

Yeni bir Alanda Primary Key Kullanımı:
CREATE TABLE Yazarlar
(
id int NOT NULL PRIMARY KEY,
adi_soyadi varchar(20) ,
Yayinevi varchar(20)
) 

Yeni birden fazla Alanda Primary Key Kullanımı:
CREATE TABLE Yazarlar
(
id int NOT NULL,
adi_soyadi varchar(20) NOT NULL ,
Yayinevi varchar(20),
CONSTRAINT id_no PRIMARY KEY  (id,adi_soyadi)
) 

Varolan bir Alanda Primary Key Kullanımı:
ALTER TABLE Yazarlar
ADD PRIMARY KEY (id)

Varolan birden fazla Alanda Primary Key Kullanımı:
ALTER TABLE Yazarlar
ADD CONSTRAINT  id_no PRIMARY KEY (id,adi_soyadi)

NOT: ALTER ile sonradan bir alana PRIMARY KEY kriteri tanımlanırken ilgili alanda veya alanlarda NULL yani boş kayıt olmamalıdır.

PRIMARY KEY yapısını kaldırmak:
ALTER TABLE Yazarlar
DROP CONSTRAINT id_no

NOT: Birden fazla alanda PRIMARY KEY işlemi yaptıysak, CONSTRAINT ifadesinden sonra tablomuzdaki alan adı değil, oluşturduğumuz index adı yazılmalıdır.

SQL'de UNIQUE Kullanımı

  • SQL'de oluşturmuş olduğumuz tablolar içinde yer alan her bir kolonda eşsiz şekilde, yani benzersiz birbirinden farklı veriler bulunmasını isteyebiliriz.
  • Bunun için bu tür alanlar tanımlanırken Unique Key Contsraint tanımı yapılır.
  • Unique Key Contsraint tanımının Primary Key den farkı Unique Key'in bir tabloda birden fazla olmasıdır,  Primary Key ise tabloda sadece 1 adet olabilir. NULL veriler de içerebilir. 
  • Ayrıca tablolarımızı oluştururken UNIQUE kısıtlaması yapabildiğimiz gibi, daha sonradan var olan tablolar üzerinde de UNIQUE kısıtlaması yapabiliriz.  
  • Bir tabloda birden çok UNIQUE sınırlaması getirilebilinir fakat sadece bir tane PRIMARY KEY sınırlaması getirilebilinir.
NOT: Primary Key alanı tanımlandığında otomatik olarak UNIQUE olarak oluşur. 

Yeni bir tablo oluşturulmasında Unique Key Contsraint Kullanımı:
CREATE TABLE Yazarlar
(
No int NOT NULL UNIQUE,
Soyad varchar(255) NOT NULL,
Ad varchar(255),
Yayinevi varchar(255)
)

Yeni bir tablo oluşturulmasında birden fazla alanda Unique Key Contsraint Kullanımı:
CREATE TABLE Yazarlar
(
id int NOT NULL,
adi_soyadi varchar(20) NOT NULL ,
Yayinevi varchar(20),
CONSTRAINT id_no UNIQUE (id,adi_soyadi)
) 

Var olan tabloda sonradan ekleme yaparken Unique ve ALTER Kullanımı:
ALTER TABLE Yazarlar
ADD UNIQUE (No) 

Birden fazla alanda ekleme yaparken Unique ve ALTER Kullanımı:
ALTER TABLE Yazarlar
ADD CONSTRAINT  id_no UNIQUE (id,adi_soyadi)

UNIQUE alanı normale çevirmek istersek DROP ifadesini kullanmamız gerekir:
ALTER TABLE Yazarlar
DROP  CONSTRAINT id_no

Birden fazla alanda UNIQUE işlemi yaptıysak, CONSTRAINT ifadesinden sonra tablomuzdaki alan adı değil, oluşturduğumuz index adı yazılmalıdır. Eğer tek bir alanda oluşturduysak CONSTRAINT  ifadesinden sonra sadece alana adını yazabiliriz.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

SQL'de SELECT INTO Kullanımı

  • SQL'de bir tablodan çektiğimiz verileri, yeni bir tablo olusturup, bu tabloya yazabiliriz. 
  • SELECT INTO ile veritabanı üzerindeki verilerle kopya veritabanları oluşturabiliriz.
  • SELECT INTO genelde geçici çalışma tabloları oluşturmak için tercih edilir.
SELECT INTO Kullanımı:

SELECT kolon_ad(ları) INTO [yeni_veritabanı.dbo]yeni_tablo_adı FROM kaynak 

Örnek Sorgu: SELECT * INTO KITAPLAR.dbo.Bilimkurgu_Yedek FROM KITAPLAR.dbo.Bilimkurgu


Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü