11 Ocak 2014 Cumartesi

Kadın Aile ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyalojiye Giriş


Aile ile ilgili Teorik Yaklaşımlar
Aile her iki cinsin yetişkin bireylerinden ve onların çocuklarından oluşan en küçük toplumsal kurumdur.

Ailenin Evrenselliği Tartışması

G.P Murdock'a göre Aile
  • Ortak ikamet , ekonomik işbirliği ve yeniden üretimle karakterize edilen toplumsal bir gruptur. 
  • Sosyal yapı adı çalışmasında farklı toplumlarda aile kurumunu incelemiş ve ailenin evrensel bir kurum olduğunu savunmuştur. 
Aileye İşlevsel Bakış 
 
G.P Murdock'a Göre Aile 
Ailenin Toplum için 4 temel evrensel işlevi vardır. 
  • Ailenin cinsel işlevi 
  • Yeniden Üretim İşlevi 
  • Ekonomik İşlevi 
  • Eğitim İşlevi 

Kültür ve Toplum

FELSEFE Ders Notları
Sosyalojiye Giriş


Kültür ve Toplum : Tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem sistemi, maddi ve manevi öğelerin tümüne kültür denir. Dille ilgilidir, genetik değil öğrenilen bir faktördür.
  • Kültür oldukça karmaşık bir olgudur ve kültür terimine ilişkin 164 farklı tanım vardır. 
  • Parekh'in Kültür tanımı; Bir grup insanın bireysel ve toplu yaşamlarını anlamada, düzenlemede ve yapılandırmada kullandıkları bir inançlar ve adetler sistemidir.
Kültür Kavramının Tarihsel Gelişimi
18.yy kadar tarımsal etkinliklerle veya dinle ilişkili olarak dönüşülen kültür daha sonralarda toplumsal değer ve davranışların tanımlandığı alan olarak ortaya çıkar.
  • Williams göre 18.yüzyıla kadar kültür terimin çoğunlukla tarımla ilgili olduğunu, toprağı ıslah etme ve ürün yetiştirme-ekme gibi anlamlara geldiğini açıklamıştır. 
  • Kavram, çoğunlukla tarımsal etkinliklere yönelik olarak ve yetiştirme, işleme terbiye etme (ya da dinsel tapınma ) anlamında kullanılmıştır.
Estetik

Felsefe içinde sanat ve güzellikle ilgilenen bir alt disiplindir ve sanat felsefesi ile yakından ilişkilidir.

Kültürün Tanımları 
  • Kültürün estetik tanımları; ya da Yüksek Kültür olarak Kültür 
  • Kültürün antropolojik tanımları ya da Bütün bir yaşam tarzı olarak Kültür 
  • Paylaşılan anlam sistemleri olarak Kültür
Kültürün Estetik Tanımları ya da Yüksek Kültür Olarak Kültür  
  • Matthew Arnold Kültürü estetik mükemmellik ile özdeşleştirmiştir.
  • Kültürü enteltektüel sanatsal etkinlikler ve fikirlerle bir arada tutan bu yaklaşım, yüksek kültür ve popüler kültür ikiliğine merkeze alarak kültürü büyük ölçüde yüksek kültür ile eş anlamlı görmektedir. 
Kültürün Antropolojik Tanımları ya da Bütün Bir Yaşam Tarzı Olarak Kültür

  • Bir dönemin ya da bir halkın yaşam biçimi anlamında betimleyici ve antropolojik bir tanımdır. Bu gruptaki tanımlar bir toplumsal grubun ya da halkın gündelik yaşamında belirli anlamlar ve değerler üreten yaşam tarzlarına işaret eder.
  • Kültürün antropolojik tanımı, Sosyal antropolojinin kurucusu olarak kabul eden Edward Tylor dur.
Paylaşılan Anlam Sistemleri Olarak Kültür 

Norm : Bir toplumun bütünlüğü ve devamlılığı için gerekli olduğu düşünülen ve bireylerin davranışlarını düzenleyen resmi yazılı ya da resmi olmayan kurallardır. 

Kültür Çesitleri
  • Alt Kültür: Farklı yasam tarzları gelistirildiğinden hakim olan kültürle iliskisi olsa da ondan
  • önemli ölçüde farklılaşır.
  • Karşı Kültür: Egemen kültüre karsı gelen ve bunu açıkça gösteren toplumları göstermek için
  • kullanılır.
  • Kitle Kültürü: Frankfurt okulu tarafından üretilen kitlesel düzeyde tüketilen kültür için
  • kullanılan bir terimdir.Halk kültüründen farklıdır medya önemli bir araçtır.
  • Folk yada Halk Kültürü: Geleneksel halk danslar
  • Yüksek Kültür: İnsan yaratıcılığının estetik-mükemmellik ile özdeş olan en üst düzey
  • örnekleridir. (opera-bale)
  • Popüler Kültür: Toplumda büyük çoğunluklar tarafından beğenilen kültürdür.
  • Paradigma: Bir bilimsel disipline bilisim topluluğuna belirli bir süre için model olusturma
  • ve topluluğun üyeleri tarafından kabul edilen addır.
Klasik Sosyolojik Kuramda Kültür

Kültür - İşlevselci Yaklaşım
  • Emile Durkheimin yeğeni ve en önemli öğrencisi olan Marcel Mauss ile birlikte yazdıkları İlkel Sınıflandırma adlı çalışmalarında kültürün nasıl ortaya çıktığına ilişkin temel bazı sorunları ele almışlardır. 
  • Toplumların, olguları zaman, mekan, insan tipleri, ya da hayvan türleri gibi ayrı olarak nasıl sınıflandırdıklarını açıklamaya çalışırlar. 
  • Din, toplum ve kültürün temel yapısıdır.
  • Durkheime ve Weber'e göre, din bir anlam sistemi olarak toplumun olduğu gibi kültürün de temel bir bileşenidir.
  • Durkhemine göre din daha çok inançlılar topluluğunu ilgilendiren, kutsal olan hakkındaki bir semboller ve törenler-ritüeller sistemidir. 
  • Durkheme göre ortak olarak paylaşılan Kültür, toplumsal uzlaşma ve toplumsal bütünleşmeyi sağlamaktır.
  • Kültürün toplumsal yapının örgütlenmesinden veya ihtiyaçlarından çıktığını öne sürer.
Kültür - Marksist Yaklaşım

Marksa göre, toplumun üstyapısının önemli bir parçası olarak kültür, altyapı yani ekonomik temel tarafından belirlenir. Kültür basitçe egemen sınıf tarafından yaratılmış dünyanın çarpıtılmış bir görünüşünün ifadesidir ve çarpıtılmış bir gerçeklik algısını ortaya çıkartır.

Çağdaş Eleştirel Yaklaşımda Kültür

Frankfurt Okulu ve Kültür Endüstrisi

  • Bu okulun kuramcıları olan, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Leo Lowenthal , Kültür ve ideoloji ve kitle iletişim araçlarına dair analizleri oldukça önemlidir. 
  • Kültür endüstrisinin ürünleri metalaşan ürünler değil, daha en başında piyasa için üretilmiş ürünlerdir. Bu nedenle kültür damgasını vuran temel güdü en çok satışı sağlamak ve kısa sürede maksimum karı sağlamak olmuştur.
Hale : Sanat eserine özgü, onu tek ve biricik yapan, onu çevreleyen parıltıdır.

Antonio Gramsi ve Kültürel Hegemonya

  • Fiziksel güç kullanımı devlet iktidarının önemli bir unsuru olsa da gramsci egemen sınıfın kendine sadece şiddet ve güç kullanarak devam ettirmediğini öne sürmüştür. 
  • Gramscinin bu görüşlerinde kilit kavram hegemonyadır. 
  • Kültürel hegemonya geniş halk kesimlerini egemen sınıflar tarafından kültürel ve ahlaksal olarak yönlendirilmesine işaret eder
Hegemonya : Bir rejim, sosyal sistem yada siyasi iktidarın baskıdan çok geniş toplum kesimlerinin onar rıza göstermesi sonucu ortaya çıkan egemenlik biçimine denir. Mevcut iktidar biçimi içselleştiğinde ve doğal normal görüldüğünde tam bir hegemonyadan söz edilebilir .

Britanya Kültürel Çalışmalar Okulu
  • Kültürün iktidar ve direniş ile ilişkisi üzerine odaklanmıştır. Post Yapısalcı, yapısalcı Marksist ve son dönemde postmodernist kuramları eleştirel bir çerçevede bir arada kullanan bu anlamda çok zengin bir kuramsal birikime dayanır. 
  • Özellikle medyanın kültürel hegemonyanın oluşturulması ve sürdürülmesindeki rolünü ele alır.
  • Ayrıca popüler kültür ve altkültürlerin incelemeleri okulun temel ilgisi olmuştur. 
  • Yüksek Kültür ve Aşağı Kültür ayrımını reddeder .Popüler kültürü meşru bir alan olarak tanımlamıştır. 
  • Bu okul dinamik sürekli yenilenen bir süreç olarak kavramsallaştırılmıştır. 
  • Kültürü birleştirici değil onu bir mücadele ve çatışma alanı olarak tarif etmiştir. Pierre Bourdieu ve Kültürel Yeniden Üretim 
  • Kültürün yeniden üretim kavramı egemen sınıfların kültürünün eğitim sistemi yoluyla nesilden nesile aktarılması sürecini ifade eder.
Kültürün Dinamikleri

Bir toplumun kültürü teknolojik gelişmeler, savaşlar, işgaller ve hatta doğal afetler gibi birçok faktör etkisiyle değişir.

Kültürel Gecikme

  • Bu kavram William Ogburn tarafından ortaya atılmıştır. Maddi kültürde meydana gelen değişiklikler belli bir gecikmeyle manevi kültür tarafından takip edilirken arada bir boşluk doğmaktadır. 
  • Kültürel Sermaye ; Bireylerin özellikler aileleri aracılığıyla sahip olduğu dilsel yeterlilik sosyal tarz ve görgü gibi kültürel niteliktir. 
  • Kavramı ilk kez kullanan Bourdieu dir. Ona göre bireyler ne kadar kültürel sermayeye sahipse eğitim ve mesleki sistemde o oranda başarılı olacaktır.
Kültürel Determinizm

Kültürün değişmez ve çok güçlü, içinde yer alan bireylerin de onun bir nevi esiri olduğu düşüncesidir.

Etnosantrizm ve Kültürel Rölativizm

  • Bireyin kendi kültürel değerlerini merkeze alarak başka kültürleri kendi kültürünün değer sisteminden değerlendirmesi ve yargılamasına denir. 
  • Bu kavram , kendi kültürünü yüceltme, başka kültürleri küçümseme, ötekileşme, ya da aşağılama düzeyinde kendini gösterir. 
  • Bu kavram Heterofobi : Farklılık korkusu ve Düşmanlığı 
  • Zenofobi : Yabancı Korkusu - Düşmanlığı 
  • Şovenizm : ırkçılık ile yakından ilişkilidir. 
  • Kültürel Rölativizm : Kültürleri kendi içinde değerlendirmek, ve yargılamak gerektiği, kültürlerin dışardan yargılanamayacağı düşüncesidir. 
  • Tüm kültürün eşit şekilde saygıyı hak ettiğini savunur.
Kültür ve Küreselleşme

  • Genel olarak yabancı bir kültürün değer ve alışkanlıklarının, yerli bir kültür üzerine yaymak ve yerleştirmek için ekonomik ve siyasi güç kullanılması anlamındadır. 
  • Bu kuramın en kuvvetli savunucusu Schiller dir.

Küreselleşme ve Sosyal Politika

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Küreselleşme

Dünya Bankasına Göre Küreselleşme : Dünya çapında ekonomilerin ve toplumların bütünleşme sürecini ifade eder. 
Uluslar arası Para Fonunu Göre Küreselleşme : Bütün ülke insanların daha yüksek bir hayat standardı sağlamak için gerçekleştirmek zorunda oldukları istikrarlı bir ekonomik büyüme hedefini birlikte gerçekleştirme sürecidir. 
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütüne Göre Küreselleşme (OECD) : Ulusal ekonomilerin birbirine bağlılıklarının arttığı çok yönlü bir ekonomik bütünleşme sürecidir.
BM göre Küreselleşme : Küresel bütünleşmenin ve karşılıklı bağımlılığın artmasıdır ve iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel boyutları olan çok yönlü bir olgudur.
Uluslararası Çalışma Örgütüne göre Küreselleşme (ILO) : Toplumlar ve ülkeler arası eşitsizlikleri artıran sosyal sorunları derinleştiren etkileri de olan bir süreçtir. 

Küreselleşmenin Doğuşu ve Gelişimi 

Aşırı Küreselleşmeciler : Mal-Hizmet-Sermaye hareketlerinin hiçbir dönemde gerçekleşmeyen hacimde artmasıdır. Neoliberal ve Marksist görüşü savunur.
 
Şüpheciler : Küreselleşme sürecine temkinli yaklaşır, Sürecin yeni değil I.Dünya savaşı öncesi dönemle benzerlik gösterdiğini savunur. Piyasa mekanizmasına karşı sol görüşü savunanlar ile ulus devlete önem veren milliyetçi-Sağ eğilimlilerin yer aldığı bir gruptur.

Dönüşümcüler : Küreselleşmeyi, nimetleri-külfetleri, fırsatları-tehditleri, nihayet olumlu-olumsuz sonuçları ile birlikte değerlendirmek gerektiğini savunur. Ortaya çıkacak olumsuz sonuçların giderilmesi için müdahale edilmesi, yönlendirilmesi ve yönetilmesi gereken bir süreç olarak görür. Reel politikaya yakın duran uygulamayıcılar ve entelektüellerden oluşur.

Küreselleşmenin Göstergeleri 
  • Uluslararası Mal ve Hizmet Ticaretinin artması. 
  • Uluslararası sermaye hareketleri ve Yatırımları artışı
  • Haberleşme ve ulaşım maliyetlerinin düşmesi ve iletişimin artışı
  • Çok uluslu Şirketlerin büyümesi (en önemli gösterge olarak kabul edilir.)
Küreselleşme ve Sosyal Politika Sosyal Devlet 
  • İkinci Dünya Savaşı sonrası yani 1945-1975 yılları arasındaki 30 yıllık dönemde, ulus devletlerin uyguladığı kapsamlı sosyal politika uygulamalarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
  • Küreselleşmenin hakim olduğu ekonomi politikası Liberalizm'dir.
  • Küreselleşmenin hakim felsefesi liberalleşme - Serbestleşmedir. 

Atipik Çalışma 
  • Alışılmış düzenli, güvenceli, sürekli istihdam dışında kalan düzensiz çalışmayı, gelir güvencesizliğini, kısmı süreli istihdamı içerisinde barındıran istihdam şeklini ifade eder. 
  • Kısa ve esnek süreli çalışmak isteyen kadınlar, öğrenciler ve engelliler tercih eder. 

Korunmasız İşyerleri 
  • Küçük, Dağınık ve Merdiven altı yerlerdir. 
  • Küreselleşmenin Yol Açtığı Sosyal Politika Problemleri  İnsanlar, ülkeler ve bölgeler arasında ve içindeki eşitsizliklerin artması 
  • Yoksulluğun artması ve derinleşmesi
  • Sosyal Korumanın zayıflaması 
  • Artan güvencesizlik
  • İstihdam piyasalarında oluşan belirsizlik


Dezavantajlı Gruplar

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Özel olarak korunması gereken gruplar; toplumda yetersiz yaşam koşulları içinde yaşayan; demografik değişkenlere bağlı olarak, farklı nicelik ve nitelik gösteren; fizyolojik, psikolojik, sosyal, sağlık, ekonomik, siyasal ve kültürel açılardan çağdaş yaşam kurullarına ulaşmak için devletin sorumluluğunda ve organizasyonunda, toplumsal güvenlik içinde, toplumsal koruma ve hizmete gereksinim duyan sosyal gruplardır.

Dezavantajlı gruplar olarakta adlandırılan özel olarak korunması gereken gruplar arasında çocuklar, gençler, yaşlılar, özürlüler, göçmenler, azınlıklar, eski hükümlüler, kadınlar, tek ebeveynli aileler ve yoksullar yer almaktadır.

Kadınlar 
  • ILO tarafından kadınların korunması ile ilgili Analığın Korunması Sözleşmesi vardır. 
  • Türkiye ilk düzenleme , 1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı. 
  • 3008 Sayılı İş Kanunu 
  • 1961 Anayasası ile Kadınlar özel olarak korunacağı belirtilmiştir.
  • 1982 anayasasında ise cinsiyet kavramına yer verilmiştir.
  • 4857 Sayılı iş kanunu en ayrıntılı kanundur.
  • Yer altı ve Su altında çalıştırılmaları yasaktır. 
  • BM nin Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesini Türkiye 1985 yılında kabul etmiştir.
Çocuklar ve Gençler
  • ILO ya göre en az çalışma yaşı 15 olarak kabul edildi
  • Çocuk ve gençlerin işçi statüsünde çalışma yaşamına girişleri sanayi devrimi ile birlikte başlar.
  • Uluslar arası alanda ilk defa 1890 Berlin Konferansında Çocukların çalıştırılma yaşı, süreleri, ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin karar alınmıştır.
  • Türkiye de ilk düzenleme 151 Sayılı Kanun 1921 yılında yapılmıştır.
  • 3308 sayılı Kanun 1961 anayasası gibi düzenlemeler bulunur.
  • 4857 Sayılı Kanunda 15 yaşını doldurmayan çocukların çalıştırılması yasaktır ibaresi bulunur
  • 14 yaşını dolduranlar için özel hükümler bulunur.
  • Çocukların ve gençlerin yer ve su altında çalıştırılma yasağı - Gece çalıştırılmaları - Ağır ve Tehlikeli işlerde sağlık raporu istenmesi kanunda belirtilmiştir.
Yaşlılar 
65 Yaş yaşlılığın başlangıcı sayılır. Kurumsal Bakım Hizmetleri Şunlardır
  • Huzurevi, Yaşlı Bakımevi, Sokak Yaşlıları Yardım evi , Yaşlı Apartmanları - Yaşlı Köyleri 
  • 65 yaşını doldurmuş kişiler emekli aylığı bağlanır. 
  • Yeşil kart ile karşılıksız sağlık hizmeti alırlar.
  • Yaşlılar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz
Özürlüler
  • Türkiye özürlü çalıştırma zorunluluğu ilk olarak 854 sayılı kanunla olmuştur. 931 sayılı iş ile 1475 sayılı iş kanununda kota sistemine yer verilmiştir. 
  • 50 ve üstünde işçi çalıştıran Özel sektör işyerlerinde %3, Kamu işyerlerinde %4 olarak işçi zorunluluğu vardır. Türkiye iş kurumu aracılığıyla gerçekleşir.
  • Yer ve su altında özürlü çalışma yasağı vardır.
Eski Hükümlüler
Sadece Kamu sektöründe %2 oranında işçi çalıştırma zorunluluğu vardır.

Göçmenler 
  • 1992 yılında Maastricht Anlaşması ile birlik düzeyine ulaşmıştır. 
  • Türkiye de yabancı çalışma izinleri, süreli, süresiz, bağımsız ve istisnai çalışma izinleri olmak üzere 4 çeşittir.
  • İzinler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilir.

Sosyal Dışlanma ve Ayrımcılık

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Politika


Sosyal Dışlanma; sivil, siyasi, ekonomik ve sosyal vatandaşlık haklarından mahrum olma ve edilme durumudur.

Lenoir'e göre zihinsel ve fiziksel özürlüler, intihar eğilimliler, hasta-bakıma muhtaç yaşlılar, istismar edilen çocuklar, ilaç bağımlıları, şuçlular, tek ebeveynli aileler, sorunlu aileler, marjinal kişiler, asosyal kişiler ve diğer sosyal uyumsuz kişiler sosyal dışlanmışları oluşturmaktadır.

ABD'de dışlanmış gruplar için sınıfaltı kavramı kullanılmaktadır. Sınıfaltı kavramı yoksulluktan çok tasa dışılık, uyuşturucu kullanımı, evlilik dışı çocuklar, işsizlik ve okul başarısızlığını anlatmaktadır.

ABD'de sosyal dışlanma sorunundan en fazla etkilenenler siyahlar, yasa dışı yolla ülkeye göç eden Orta ve Latin Amerikalılar, Asyalılar ve Güneydoğu Asyalıların büyük bölümü, Kuzey Amerika yerlileridir.

Sosyal Dışlanma Biçimleri 
  • Ekonomik Dışlanma : Temel gereksinimlerini karşılayacak gelirden yoksun olmak 
  • Mekansal Dışlanma : yaşanılan coğrafi mekan ile dışlanma ve Kamu hizmetlerinin niteliği nedeniyle dışlanma 
  • Kültürel Dışlanma : Toplumsal ve kültürel yaşama katılmama demek 
  • Siyasi Dışlanma : vatandaşlık haklarından siyasi ve hukuki olarak kullanamama
Sosyal İçerme Politikaları 
  • Sosyal Dışlanma Sorununu ilk defa resmi bir belge olan Maastricht anlaşmasında dile getirildi.
  • Sosyal Dışlanmanın AB'nin temel hedefi olduğunu söyleyen anlaşma Amsterdam Anlaşmasıdır. 
  • AB'de Sosyal Dışlanma stratejisi ilk olarak 2000 yılında Lizbon Zirvesi ile başlandı 
  • 2000 Yılında Nice Zirvesi ile AB Temel Haklar Şartı kabul edildi.
  • Sosyal dışlanmanın önlenmesine yönelik politikalar arasında en dikkat çeken "Güvenceli asgari gelir veya asgari gelir güvencesidir" 
  • Güvenceli Asgari Gelir uygulanan İtalya da bu görev Belediyelere verilmiştir. 
  • İnsana Yaraşır İş kavramı ilk olarak ILO nun 1997 yılında yapılan 87.uluslararası Çalışma Konferansına sunulan raporda evrensel bir hedef olarak dünyaya duyurulmuştur.
Sosyal Dışlanma ile ilgili çalışma yapan uluslararası örgütler

ILO : Uluslararası Çalışma Örgütü
UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
UNESCO : Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü
WHO : Dünya Sağlık Örgütü

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü