14 Kasım 2013 Perşembe

Kültür

FELSEFE Ders Notları
Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar
Kültür

Kültürün Önemi 
  • Kültürü oluşturan bilgi ve ürünler, soyutlamalar aracılığıyla insalık belleğine aktarılırlar. Kültür toplumda bütünleşmeyi sağlayan temel bir unsurdur.
  • Uygarlık insanın kültür üretme becerisinin sonucunda ortaya çıkmıştır. Dilimizde uygarlık sözcüğü Avrupa dillerinin birçoğunda civilisation sözcüğü ile karşılanır
  • İnsanı diğer türlerden ayıran en temel özelliğin zeka olduğu düşünülmüş ancak diğer canlı türlerinde de zekanın varlığına dair bulgulara rastlanmasıyla bu kanı yavaş yavaş terk edilmilmiştir.
  • Kültürün oluşumunda insanın kendi varlığının farkında olması ve kendisini "düşünen bir varlık" olarak tasavvur etmesi etkilidir. Kendi  varlığı üzerine düşünebilme yetisi her ne kadar modern öncesi çağlarda  bilinen  bir olgu olsa da Aydınlanma Çağı'nın temel düşünsel unsuru olarak kabul edilmiştir.
Aydınlanma Çağı : Dinsel dogmaların egemen olduğu Orta Çağ'da feodal toplum düzeninde cemaat içinde kul konumunda olan insanı, doğasında özgürlük olan ve kendi başına var olma hakkına sahip bir varlık olarak kavramsallaştıran bir felsefi yaklaşımdır. Tanrı kelamının sorgulanamaz merkezliğe karşı, yanlışlanabilir insan aklının üstünlüğünü ilan ederek 1789 Fransız Devrimi'nin düşünsel temellerin hazırlayan düşünce bağlamıdır.

İnsan için doğa bir simge üretme kaynağıdır. Bu  üretimlerin çoğu maddi koşulların somut anlamda değişikliğe uğratılmasıyla olur. Çağdaş toplumlarda neredeyse nesnelere indirgenmiş olan teknoloji kavramı, aslında, araç gereçten ziyade, onları oraya çıkaran bilgi, algı, üreti, tasavvur, değerler bağlamının tamamıdır.

Kültür Kavramının Kökeni

Aydınlanma döneminde kültür terimi tarımsal etkinlikler için kullanıldığı anlamının yanı sıra, "insan zihninin etkin olarak geliştirilmesi" anlamınıda kazanmıştır. Antropolojininde gelişmesiyle kültür belirli bir halkın "bütün yaşam biçimi" anlamında yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır.

İşlevselci ve Yapısalcı Yaklaşım : Bu yaklaşımın kurucusu olan Radcliffe-Brown din, sanat , hukuk gibi kurumların bir kültürün anlaşılmasında merkezi rol oynadıklarını kabul ediyordu. Brown bir toplumun her gelenek ve inancının o toplumun yapısını sürdürmeye dönük belirli bir işlevi olduğuna inanarak toplumun varlığını sürdürmesinin buna bağlı olduğunu belirtmiştir.

İşlevselci yaklaşımın en önemli temsilcisi Bronislaw Mlinowski'ye göre her biyolojik ihtiyaç, bir kültürel sisteme yol açmakta, gereksinimleri karşılayan kültürel uygulamalar ise yeni kültürel ihtiaçları üretmektedir.

Sosyolojik Yaklaşım : Kültür bir toplumun eğitim, sanat, teknoloji, hukuk, siyaset gib temel alanlarındaki maddi ve maddi olmayan bütün birikimlerini kapsar. Antropolojinin kültür terimini temel konu edinmesinin yanısıra sosyolojide toplumun toplumun bir bileşeni olarak inceler.

Yapısalcı yaklaşımın  kültüre ilişkin kuramsal çerçevesinin temeli yapısal dilbilim ile göstergebilimsel alandaki çalışmalardır. Yapısalcılıkta kültürle dil birbirine benzeyen kavramlar olarak kabul edilir.

Dramaturjik yaklaşımsa toplumsal eylemi oyun metaforu üzerinden anlatır. Kültürün çatışmacı öğelerin kaynağı olarak en net hali Marsist yaklaşımdadır. Buna göre kültürün  yönetici sınıfın görüşlerini yansıtan onu meşrulaştırıp çıkarlarına hizmet eden bir işlevi bulunmaktadır.

Kültür ve İdeoloji

İdeoloji ve kültür kavramları, ideal olanla gerçek olan arasındaki ilişkiyi sorgulaması bakımından karşılıklı ilişki içerisindedir. Marksist bakış açısına göre ideoloji, içinde sınıf mücadelesinin bulunduğu bir alandır. Kültür ise bu alanın en etkin unsurudur.

İktida yalnız ekonomik alana dayanmamakta kültürel unsurlarda rol oynamaktadır. Devletin kapitalizmin yeniden üretimini sağlamada iki tür sistemi vardır :

1- Devletin Baskı Aygıtları
2- Devletin İdeolojik Aygıtları

İlkinde hükümet, ordu, polis, hapishane,
İkincisinde ise eğitim, din, siyaset, sendika, basın-yayın kültürel aygıtlardır.

Kültür kavramının ideolojik kullanımının saflaştırıcı boyuru ve ulus-devlet kapsamında bütünleştirici rolünün yanısıra kültürün çoğulculuğu öncelediğini belirten bakış açıları da mevcuttur.

Kültür ve Gelenek

Günlük dilde gelenek geçmişe ait pratik değerleri tanımlamak için kullanılan bir sözcüktür. Aslında gelenek sadece geçmişle değil bugün ve geleceklede ilgilidir. Gelenek dinamik bir kavramdır. Bugüne  ve geleceğe bakmaktadır. Gelenekte adet ve örf arasındaki sınırlar çok belirgin olmamakla birlikte adetler uzun zaman botyunca tekrar edilen kurumsallaşmış toplumsal alışkanlıklar olarak tanımlanır. Örf ise toplumsal norm olarak tanımlanmaktadır. Örfler bir toplumdaki ahlak ve terbiye standartlarını belirleyen temel kuralları oluşturmaktadır.

Kültür ve Bilgi İlişkisi

  • Özünde insanın doğayla kurduğu uyum ve dönüştürme ilişkisinin sonucunda oluşur.
  • Bilgi, çok basit olarak özneyle bilinen nesne arasındaki ilişki olarak tanımlanabilir.
  • Bilginin ne olduğuna dair tartışmalar, felsefenin temel konularından biridir.
  • Niteliği üzerine düşünme alanına epistemoloji adı verilir.
  • Toplumsal üretim, edinim, kullanım ve anlamları üzerine yapılan tartışmalar bilgi sosyolojisi disiplininin alanını oluşturmaktadır.
  • Bilgi üzerine en eski felsefe tartışmaları, Eski Yunan uygarlığında Sofistler'in yapmış olduklarıdır.
Simgelerin Kaynağı Olarak Kültür 

Kültür kavramınınvaroluş koşullarından birisi sürekli olarak iletişime konu olmasıdır. Kendilerinden başka bir şeye gönderme yapan eylem, nesne ve kavram ve yapılara kültürde Göstergeler denmektedir. Göstergebilim anlam taşıyıcısı göstergeler ve bunların nasıl düzenleneceğine dair kurallar anlamına gelen kodları çözümlemeyi ve sistemleştirmeyi hedefler. Toplumsal gerçekliğin, bir metin gibi okunabilir göstergelerden oluştuğunu varsayan göstergebilim, sosyolojiden önce dilbilimde ortaya çıkmıştır. Dilin bir kodlar ve göstergeler sistemi olduğunu, okuyucuya göre değişen anlamlar taşıdığını, bununla birlikte bellli toplumsal  kabuler üzerinde inşa edildiğini ilk kez İsviçreli Dilbiimci Ferdinand de Saussure öne sürmüştür.

Sanat ve Toplum

  • Sanat eseri belli bir tarihsel dönemde belli toplumsal koşullarda bir anlamda bunların simgesi yada özeti sayılabilecek bir estetik bağlam inşa eder.
  • Her sanat eseri kendi çağının ve içinde üretildiği toplumun özellikleri hakkında bize fikir verir.
  • Bir insanın çeşitli zaman ve durumlardaki ruh hallerine göre sanat eseri alımlamaması da değişkenlik gösterebilir.
  • Sanat eserinde atfedilen kollektif anlamlarda vardır.
Kültür ve Küreselleşme

Küreselleşme ekonomik temelli bir olgudur. Küreselleşme olgusunun ortaya çıkışı sanayi kapitalizminden sanayi sonrası kapitalizme geçiş döneminde , fordist üretim biçiminin 1973 petrol krizi ile yerini daha akışkan neo-liberal ekonomik politikalara bırakması ile gerçekleşmiştir.

Kültürü ekonomi ve ekonomik dönüşümle en iyi şekilde açıklayan kavramlardan birisi olan endüstri kavramı 20. yy'nin ilk yarısında Frankfurt Okulu düşünürlerinden Max Horkheimer ve Theodor W.Adomo tarafından Marksist altyapı-üstyapı ilişkilerine referansla kavramlaştırılmış bir olgudur.

Küreselleşme aynı zamanda standartlaşmış kültür ürünlerinin dünya ölçeğinde yaygınlaşmasına ve ortak bir yeme-içme ve giyinme yani ortak bir beğeninin oluşmasına zemin hazırlar. Buda belirli markaların dünyanın her yerinde beğeni ölçütü olarak tüketilmesini sağlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü