FELSEFE Ders Notları 3
ETİK
Etik Nedir?
20.yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Mantıkçı Pozitivizm veya Yeni Pozitivizm isimleriyle bilinen Viyana Çevresi'nin başlıca temsilcileri Moritz Schick, Rudolf Carnap, Hans Reichenbach ve Otto Neurath'dır.
Etik sözcüğü eski Yunanca "ethas" sözcüğünden gelir. "ethas" karakter ve huy anlamına gelen etik "kişiye bağlı, kişiyle ilgili bir durumu, ona özgü olan bir tarafı" ifade etmektedir.
Herakleitos'a göre "Huy insan için daimondur", Herakleitos, "Bir insanın ethos'u onun daimon'udur." demiştir.
Stoacılara göre davranışların kaynağı ethos'dur.
Moralis sözcüğünü ilk kullanan Cicero'dur.
Etiğin temellerini atan filozof olarak Sokrates kabul edilmektedir. Sokrates'e göre "Sorgulanmamış bir yaşam yaşamaya değmez".
Demokritos "doğru yaşamın koşulları" üzerine düşünmüştür. Buna göre doğru yaşamdan anlaşılan şey dinginlik, esenlik ve huzur içinde bir yaşamdır.
Demokritos'a göre mutluluğu ifade eden ana kavramlar şunlardır:
- Euthymia: İç dünyamızın iyi durumda olması
- Ataraksia: İç dünyamızın sarsılmaz halde olması
- Eudaimonia: İç dünyamızın iyi durumda ve sarsılmaz halde olmasının birlikteliğinden gelen mutluluk.
Etik terimi felsefenin ilk temel alanlarından biri olan bir bilgi alanını adlandırırken; ahlak terimi tarihsel ve toplumsal bir olguyu adlandırmaktadır.
Etiğin yöneldiği temel sorular şunlardır:
- Adalet Nedir?
- Erdem Nedir?
- Doğruluk veya Adil olmak Nedir?
Ahlaklılık normları, ahlak normlarından farklıdır. Ahlaklılık normları ile ahlak normları arasındaki farklılık "Ahlaklılık normları yerel değil, genel normlardır."
"Dürüst olmak gerekir" yada "İnsanlara eşitsiz muamele etmemek gerekir." gibi her yerde söz konusu olabilecek davranış ilkelerine daha çok meslek etiklerinde rastlanmaktadır. "Hastaya zarar vermeme", "gizlilik" gibi tıp etiğine ait ilkeler, "tarafsız olma", "doğru haber verme" gibi basın etiğine ait ilkeler bu normlara örnek olarak gösterilebilir.
Etiğin başlı başına bir alan olmasını sağlayan filozoflar: Sokrates, Platon, Aristoteles
18.yüzyılda etik alanında ortaya çıkan yeni kavramlardan başlıcaları şunlardır: "İyiyi isteme", "ödev", "sorumluluk", "yükümlülük", "gereklilik", "değerler", "anlamlar" ve "amaçlar".
Etiğin psikolojiyle kesişen konuları şunlardır.
- Kaygı, korku, acı çekme, kıskanma gibi duygu ve yaşantılar
- Seçme veya karar verme gibi edimler
- Kişiler, kişilik yapıları, kişi bütünlükleri ve kişiler arası ilişkiler
Etiğin en parlak dönemi Eski Çağ'dır.
Aristoteles'in ölümünden sonra felsefenin theoria yönünün zayıflaması, 525 yılında Doğu Roma İmpparatoru Justinianus'un Atina'daki Akademia'yı Hristiyanlığa aykırı olduğu gerekçesiyle kapatması insanın dünyayla ilişkisini köklü bir değişime uğratmıştır.
Yeni Çağ'da etiğin tekrar önem kazanmasına katkı sağlayan düşünürler: Francis Bacon, Rene Descartes, Baruch Spinoza
"İyi"yi bu dünyaya ilişkin bir kavram olarak incelemek ve etik araştırmalarda bilgiyi temel almak gerektiğini düşünen filozof Francis Bacon'dur.
Rene Descartes, Eski Çağ'da Stoa Okulu'nun düşüncelerini
özellikle "duygulanımlar" konusu bakımından yeniden ele almış , erdemler
konusuna eğilmiştir.
"Etica" adlı kitap Spinoza'ya aittir.
Etiğin yeniden önemli bir alan olarak tam anlamıyla ortaya çıkışı 18.yüzyılda olmuştur. Bu konuda önde gelen düşünürler; John Locke, Shaftesbury, Francis Hutcheson ve David Hume'dur.
Etiğin Eski Çağ'dan sonra yeniden doğuşu ve gelişimi konusunda asıl dönüm noktası Immanuel Kant'ın çalışmalarıyla gerçekleşmiştir.
Mutlu ve iyi yaşamın ne olduğunun araştırılması filozofları "erdem nedir?" sorusunu araştırmaya yönlendirmiştir. Bu nedenle filozoflar "erdemin bilgi olup olmadığı"; "bilgiyse nasıl bir bilgi olduğu" gibi sorularla ilgilenmişlerdir.
Aristoteles'e göre "Bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler". Bilmek, insanın en temel gereksinimidir. Varlığını sürdürebilmek için insan, doğal olarak ilişkide olduğu var olanları bilmek zorundadır.
Aristoteles'e göre insanın bilgi ile bağı, kendini var etmek, kendine bir dünya kurabilmek içindir. Bundan dolayı kendine özgü doğal yetilerine bağlı bilgi edimleriyle çeşitli etkinlikler gerçekleştirir. Bilim, sanat ve felsefe bu etkinliklerin başta gelen örnekleridir.
20.yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Viyana Çevresi Mantıkçı Pozitivizm veya Yeni Pozitivizm adıyla da bilinmektedir.
İoanna Kuçuradi ahlak sözcüğünün bağlamlarından hareketle, ahlakın "kişiler arası ilişkilerde davranışlara ilişkin geçerli" kılınmış "çeşitli değer yargıları sistemleri" olarak karşımıza çıkan bir olgu olduğunu belirtmektedir.
Annemarie Pieper, ahlakın "bağlayıcı olduğu kabul edileerek belirlenmiş olan norm'lardan, "buyruklar"dan, "yasaklar"dan oluştuğunu; "hep bir grubun, bir topluluğun ahlakı olarak karşımıza çıktığını" belirtmektedir.