24 Ekim 2014 Cuma

SQL Server'da Stored Procedure Temel Örnekler

okul adında bir veritabanı oluşturalım ve aktif çalışılacak şekilde belirleyelim.
CREATE DATABASE okul
USE okul

Oluşturduğumuz veritabanı içerinde ogrenci adında bir tablo yaratalım ve tabloya ait veri tiplerini belirleyelim.
CREATE TABLE ogrenci 
(
adi nvarchar(20),
soyadi nvarchar(25), 
ogr_no numeric(10),
bolum nchar(5),sehir nvarchar(30)
)

Oluşturduğumuz ogrenci tablomuzu kontrol amaçlı "liste" adında bir prosedür yazalım ve çalıştıralım.
CREATE PROCEDURE liste
AS
SELECT * FROM ogrenci

EXEC liste

Oluşturduğumuz ogrenci tablomuza  veri ekleme amaçlı "ekle" adında bir prosedür yazalım ve çalıştıralım.
CREATE PROCEDURE ekle
@isim nvarchar(20),
@sisim nvarchar(25),
@num numeric(10),
@bol nchar(5),
@il nvarchar(30)
AS
INSERT INTO ogrenci (adi,soyadi,ogr_no,bolum,sehir)
values(@isim,@sisim,@num,@bol,@il)


EXEC ekle 'İbrahim','BAYRAKTAR',3005,'BLG','YOZGAT'

Benzer şekilde eklediğimiz kayıtları silebilmek için bir "sil" prosedürü yazalım ve çalıştıralım.
CREATE PROCEDURE sil
@id numeric(10)
AS
DELETE FROM ogrenci WHERE ogr_no=@id

EXEC sil 3005

Eklemiş olduğumuz veriler üzerinde id belirterek kolaylıkla şehir kaydını değiştirebileceğimiz "guncelle" adında prosedürü yazalım ve çalıştıralım.
CREATE PROCEDURE guncelle
@il nvarchar(30),
@id numeric(10)
AS
UPDATE ogrenci SET sehir=@il
WHERE ogr_no=@id

EXEC guncelle 'ANKARA',3005

tablomuzda arama yapmak amacıyla kullanılacak basit bir arama prosedürü yazalım ve çalıştıralım.
CREATE PROCEDURE ara
@isim nvarchar(20)
AS
SELECT * FROM ogrenci  WHERE adi LIKE '%'+@isim+'%'

EXEC ara 'ib'

16 Ekim 2014 Perşembe

Java Sınıf ve Metot kullanılarak Faktoriyel Hesaplama Örnek

Ana Sınıf: anaprogram.java
Faktoriyel Sınıfı: faktoriyel.java

anaprogram.java
import java.util.Scanner;

public class ANAPROGRAM {

 public static void main(String[] args) {

  Scanner oku= new Scanner(System.in);
        System.out.print("Faktoriyeli alınacak sayıyı giriniz: ");
        int fsayi=oku.nextInt();
        FAKTORIYEL fakt=new FAKTORIYEL();
        int fsonuc=fakt.fak(fsayi);
        System.out.print(fsayi+"!="+fsonuc);
 }

}

faktoriyel.java
public class FAKTORIYEL {
 
 public int s;
 public static int fak(int sayi)
  {
      int sonuc=1;
      for(int i=1; i<=sayi; i++)
      {
          sonuc*=i;
      }
      return sonuc;
    
 }
 }

12 Ekim 2014 Pazar

Eskiçağda Etik

FELSEFE Ders Notları 3
ETİK
Eskiçağda Etik

Eskiçağ, uygarlık tarihi bakımından insanlığın geniş ve kapsamlı bir dönemini ifade eder. 
İlk akla gelen örnekler  Eski Mısır, Çin ve Hint  uygarlıklarıdır.

Eskiçağda etik görüşleri 4 başlık altında ele alınır.
  1. Sokrates ve Sokratesçi Okulların görüşleri
  2. Platon’un görüşü
  3. Aristoteles’in görüşü
  4. Stoa Okulunun ve Epikouros Okulunun görüşleri
Sokrates ve Sokratesçi Okulların Görüşleri
  • Sokrates, iyi ve mutlu yaşam erdemin bilgisine bağlı,
  • Sokrates erdemin ne olduğunu araştırmıştır,
  • Erdemin bilgi olup olmadığını araştırmış,
  • Erdem Bilgiyse öğretilir değilse öğretilemez
Sokratesçi Okullar

Sokrates'in kendisi bir okul kurmamıştır. Öğrencileri tarafından 4 tane okul kurulmuştur:
Megara Okulu, Elis-Eretria Okulu, Kyrene Okulu ve Kynik Okulu.
  • Kynik Okulu, yaşamda aranan ve istenen iyinin erdem olduğu,
  • Erdemin iyi ve mutlu yaşamın koşulu olduğu,
  • Hazzın sanıldığı gibi iyi olmadığı ve haz karşısında bağımsızlaşmak gerektiğini savunmuştur.
  • Kyrene Okulunda (Hazcı Okul) ise hazzın biricik iyi olduğu, iyi ve mutlu yaşam için olabildiğince haz elde ederek yaşamanın doğru olduğu ileri sürülmüştür.
Platon'un Görüşü
  • Platon da erdemi, iyi ve mutlu yaşamın koşulu olarak görmüştür.
  • Bunun için ilkin erdemin bilgisine varmak istemiş, bunu da ana erdemlerin hepsini kapsar nitelikteki adaletin ne olduğunu araştırarak belirlemeye çalışmıştır.
  • Adalet, her şeyden önce, bilgelik, cesaret ve ölçülülük üç ana erdemle birlikte sitenin erdemini tamamlayan erdemdir.
  • Adalet, "herkesin kendi işiyle uğraşması", kendi işini yapmasıdır.
  • Sitede, ölçülülüğü, yürekliliği ve bilgeliği arayıp bulduktan sonra, adalet bütün bu erdemlerin sitede doğmasına ve devamlılığına imkan verir.
Platon adı, Platon'un takma adıdır.
Platon Sokrates'in öğrencisidir ve Akademia’yı kurmuştur.
Kharmides adlı diyaloğun yazarı Platon’dur.
Platon etik sorulara çok önem vermiştir.
Platon’a göre "idea"nın bilgisine ulaşma konusunda herkes aynı yatkınlıkta değildir.
Platon insan ruhunu üç kısma ayırmıştır.
Platon, Devlet'te ve Yasalar'da erdemin öğretilebilir olduğunu düşünmüştür.

Platon'a Göre Ana Erdemler

Bilgelik: Sitenin/Yönetimin ilk erdemidir. Doğru, uygun ve isabetli kararlar alabilmek için gereken bilgiyi ifade eder.

Adalet: Bir yönetimi yada siteyi iyi kılma konusunda önemli bir işleve sahiptir. Sitede Adalet, yönetimi erdemli kılma konusunda bilgelik, ölçülülük ve yüreklilikle baş baş gider.

Logistikon: Ruhun düşünen yanıdır. Alogon, ruhun düşünmeyen yalnızca arzulayan yanıdır. Bunlar, insan eylemlerine ve tutumlarına  baktığımızda bir bakıma hemen belirlenen kısımlardır. Kısacası ruhun kısımlarından biri akıl diğeri ise arzular ve iştahlardır.

Aristoteles'in Görüşü (Ontoloji ve Etiğin Kurucusu)
  • Aristoteles, yalnız kendisi için amaç olması, en iyi, en istenir şey olması nedeniyle mutluluğun ne olduğu sorusunu sorar. Mutluluk, nedir peki? Mutluluk ruhun erdeme uygun etkinlikte bulunmasıdır. Aristoteles iyi ve mutlu yaşama önem vermiştir. Aristoteles "iyi"yi, "her şeyin arzulandığı şey" diye ifade etmiştir.
Aristoteles'in mutlulukla ilgili fikirleri:
  • Mutluluk ruhun erdeme uygun etkinliğidir.
  • Mutluluk en iyi, en güzel, en hoş şeydir.
  • Mutluluk kendisi için istenen bir şeydir.
  • Erdeme uygun işler yapmak insan mutluluk verir.
Aristoteles erdemlerin 2 türünü belirler:
  • Düşünme yetisinin (dianoia) erdemleri: Teknik Bilgi, Felsefi bilgi ve bilim, Pratik Bilgi, Akıl, Felsefi Bilgelik
  • Karakterin (ethos) erdemleri ya da etik erdemler: Cesaret, Cömertlik, Yüce Gönüllük, Adalet
Erdem, yalnızca doğru akla uygun bir huy değil, aynı zamanda doğru akılla giden bir huydur.

Aristoteles insanın bilme etkinliklerini üçe ayırır:
  • Teorik Etkinlikler: Fizik, Matematik ve ilk Felsefe
  • Pratik Etkinlikler: Etik ve Politika
  • Poietik Etkinlikler: Ürün ya da eser ortaya koyan etkinlikler
Stoa Okulunun ve Epikouros Okulunun Görüşleri:
  • Stoa Okulu için de erdem iyidir ve iyi yaşam için yapılacak tek şey erdemli yaşamaktır.
  • Erdemli yaşamak ise doğaya ya da akla uygun yaşamaktır.
  • Doğaya aykırı yaşamak insanı mutsuz kılar.
  • Epikouros için de iyi ve mutlu yaşam için insanın doğayla bağı önemlidir.
  • Doğayı ve onun atomlardan oluşan yapısını tanımak insanı yersiz korku ve kuruntulardan kurtarır.
  • Episkouros acısızlık durumu olarak anladığı hazzın önemini belirtir ve yaşamda bu anlamda hazzı amaç olarak benimser.
Etik görüşler ve etik anlayışlar

Eskiçağda etik soruları ele alan filozoflar: Sokrates, Platon ve Aristoteles'in yönelimi ile Sokratesçi Okulların, Stoa Okulunun ve Epikouros Okullarının yönelimleri farklı özelliktedir. Sokrates, Platon ve Aristoteles’in sordukları sorular ilkin etiğin iyi, erdem, mutluluk, adalet, eylemler gibi ana kavramlarının bilgisini ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Stoa Okulunun ve Epikouros Okulları ise, etiğin nesne alanının ana kavramları olan bu kavramları değil, iyi ve mutlu yaşamın koşullarının neler olabileceğini soru konusu yapmışlardır. Bu okulların etik tarihine katkısı iyi ve mutlu bir yaşam için en doğru görünen ilkeleri getirmek olmuştur.

Örneğin, Stoa Okulunun akla ya da doğaya uygun yaşama ilkesi, Epikouros'un doğanın yapısını bilerek yaşama ve ölüm korkusu karşısında takınılacak doğru tavrın ne olduğuyla ilkesi bu türden ilkelerdir. 

Etik Tarihinde Ana Yaklaşımlar

FELSEFE Ders Notları 3
ETİK
Etik Tarihinde Ana Yaklaşımlar

Kant'ın etik görüşünün ana kavramları: Yasa, Ödev, Özgürlük, İyi İsteme

Etik ilişkilerde Marx Scheler ve Nicolai Hartman "değerler" kavramına, İonna Kuçuradi ise "değer" ve "değerler" kavramlarına dayalı bir etik görüş ortaya koymuşlardır.

Mutluluk sorununu ilk kez Demokritos ele almıştır. Demokritos varlığın yapısı konusunda "atom" düşüncesini ortaya atmış, olaylar durumlar karşısında diğer kişilerle ilişkilerimizde "doğru tavır ve duruşun" ne olması gerektiği konusunda düşünmüştür.

Demokritos öncelikle kişinin, yaşananlar ve olan bitenler karşısında içine düştüğü durumları ifade eden "duygulanımları" yenmeyi önerir.

Demokritos'a göre mutlu ve iyi yaşam hazza, hazzın gelişigüzel elde edilmesine ve ölçülülüğe bağlıdır. Mutlu ve iyi yaşam için olmazsa olmaz koşul ölçülülüktür.

Sofistler etik tarihi bakımından doğrudan ele alınacak görüşler ortaya koymamışlardır. Fakat koydukları bilgi görüşünün hem eski çağda ortaya çıkan hazcılığın hemde 18.yüzyılda geliştirilen faydacılığın doğup gelişmesinde etkili olduğu söylenebilir.

Sofistlerin bilginin göreceli olduğunu savunan görüşünü dile getiren Protogaras ve Gogias'dır.

"Her şey bana nasıl görünürse benim için böyledir, sana nasıl görünürse senin için de öyle" deyişiyle her şeyin ölçüsünün insan olduğunu vurgulayan Sofist Protogoras'tır.

"Hiç bir şeyin var olmadığını, var olsa bile bilinemeyeceğini, bilinse bile  bu bilginin başkasına iletilemeyeceğini belirten Sofist Gorgias'dır.

İyi ve mutlu yaşam için hazzı temel alan yaklaşımın ilk örneği, Sokratesçi Okullar'dan Kyrene Okulu'dur. Aristippos bu okulun  kurucusudur. Hazcı okul ya da Hedonizm ismiyle de bilinen Kyrene Okulu'nun başlıca düşüncesi "Yaşamda haz, başlı başına kendisi için amaçtır. Dolayısıyla haz iyidir." İyi Nedir? sorusunun yanıtını "iyi hazdır" şeklinde ifade etmişlerdir. Kyrene Okuluna göre yaşamda en temel şey haz'dır ve canlı varlığın yaşamının ana amacıdır. 

Epikouros'a göre insan için iyi olan tek şey  sadece haz'ken; kötü olan tek şey acıdır. Epikouros maddi hazlara öncelik vermiştir. Epikouros hazzı yaşamda ana amaç olarak görür. İnsanı mutlu yapan şey erdmein kendisi değil, verdiği hazdır ancak.

Mutluluk ve hazzı temel alan anlayışın Eski Çağ'da sürekliliğini korumamasının nedeni: iyi yaşamı hazda görmenin doğurduğu bazı soruların filozofları hazza dayalı mutluluk anlayışı ve buna dayanan eylemler üzerinde düşünmeye yöneltmesidir. Hazza dayalı mutluluk anlayışını sıkı bir şekilde eleştiren filozoflar Sokrates ve Platon'dur.

Etik tarihinde hazzı ve buna bağlı mutluluğu temel alan anlayışın benimsenmediği dönem Orta Çağ'dır.

"Sokrates" etik tarihinde iyi ya da mutlu yaşamın ve doğru eylemin bilgi ile ilişkisini doğrudan ele alan ilk filozoftur.

Sokratesçi bir okul olan Kynik Okulu erdemi temel alan bir yalaşım benimsenmiştir. Kurucusu Antisthenes'dir. Antisthenes "iyi"  ve "mutlu"  yaşamın "doğru eylemin" yolunun haz karşısında bağımsızlaşmaktan geçtiğini düşünmüştür. Bu bağımsızlaşmayı gerçekleştirebilecek tek şey ise erdemdir.

Platon erdemi siyaset etkinliği bakımından yaşamın merkezine almıştır. Platon "Devlet - Politeia" adlı kitabında iyi ve mutlu yaşam için, doğru eylem için kilit noktası olarak insanın toplumda ve kamu işlerinde doğru eylemde bulunmasının, iyi ve mutlu yaşamasının olmazsa olmaz koşulu olarak gördüğü adalet üzerinde durur. Çünkü adaleti araştırmak iyi ve mutlu bir yaşam için gereken doğru eylemde bulunabilme konusunda gereken erdemin bilgisini ortaya koyabilmek için ilk ve temel çıkış noktasıdır.

Stoa Okulu: Aristoteles'ten sonra etiğin araştırma alanı olarak devam etmesinde etkili olan önemli bir felsefe okuludur. Kurucusu Kıbrıslı Zenon'dur. 

Stoa Okulunun Dönemleri: Eski Stoa Dönemi, Orta Stoa Dönemi, Roma ya da İmparatorluk Dönemi

Stoa Okulunun Temsilcileri: Kıbrıslı Zenon, Kleanthes, Kyryssipos, Panaitios, Poseidonios, Seneca, Epikletos, Marcus, Aurelius Antoninus'tur.

Aydınlanma yüzyılı veya felsefe yüzyılı  da kabul edilen 18.yüzyılda yeni arayışlar içine girilmesinin nedeni; insanın kendini doğru şekilde bilmesi, tanıması, anlaması ve anlamlandırmasını sağlamaktır.

Temellerini Eski Çağ'dan alan faydalı temel anlayış 18.yüzyılda başlayan yeni eğilimlerde kendini göstermiştir.

Faydacılık adıyla bilinen yaklaşımın temellerini Jeremy Bentham atmış ve daha sonra bu anlayış James Mill ve John Stuart Mill tarafından geliştirilmiştir. John Stuart Mill faydacılığı "her şeyi hazza, hem de kaba bir hazza indirgeyen " bir anlayış olarak görmenin doğru olmadığını vurgulamıştır.

Etiğin bir bilgi alanı olmadığını, olamayacağını dolayısıyla felsefe dılında tutulması gerektiğini savunan düşünürler: H.Reichenbach, A.J Ayer ve R.Carnap.

ETİK Nedir?

FELSEFE Ders Notları 3
ETİK
Etik Nedir?

20.yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Mantıkçı Pozitivizm veya Yeni Pozitivizm isimleriyle bilinen Viyana Çevresi'nin başlıca temsilcileri Moritz Schick, Rudolf Carnap, Hans Reichenbach ve Otto Neurath'dır.

Etik sözcüğü eski Yunanca "ethas" sözcüğünden gelir. "ethas" karakter ve huy anlamına gelen etik "kişiye bağlı, kişiyle ilgili bir durumu, ona özgü olan bir tarafı" ifade etmektedir.

Herakleitos'a göre "Huy insan için daimondur", Herakleitos, "Bir insanın ethos'u onun daimon'udur." demiştir.

Stoacılara göre davranışların kaynağı ethos'dur.

Moralis sözcüğünü ilk kullanan Cicero'dur.

Etiğin temellerini atan filozof olarak Sokrates kabul edilmektedir. Sokrates'e göre "Sorgulanmamış bir yaşam yaşamaya değmez".

Demokritos "doğru yaşamın koşulları"  üzerine düşünmüştür. Buna göre doğru yaşamdan anlaşılan şey dinginlik, esenlik ve huzur içinde bir yaşamdır.

Demokritos'a göre mutluluğu ifade eden ana kavramlar şunlardır:
  • Euthymia: İç dünyamızın iyi durumda olması
  • Ataraksia: İç dünyamızın sarsılmaz halde olması
  • Eudaimonia: İç dünyamızın iyi durumda ve sarsılmaz halde olmasının birlikteliğinden gelen mutluluk.
Etik terimi felsefenin ilk temel alanlarından biri olan bir bilgi alanını adlandırırken; ahlak terimi tarihsel ve toplumsal bir olguyu adlandırmaktadır.

Etiğin yöneldiği temel sorular şunlardır:
  • Adalet Nedir?
  • Erdem Nedir?
  • Doğruluk veya Adil olmak Nedir?
Ahlaklılık normları, ahlak normlarından farklıdır. Ahlaklılık normları ile ahlak normları arasındaki farklılık "Ahlaklılık normları yerel değil, genel normlardır."

"Dürüst olmak gerekir" yada "İnsanlara eşitsiz muamele etmemek gerekir." gibi her yerde söz konusu olabilecek davranış ilkelerine daha  çok meslek etiklerinde rastlanmaktadır. "Hastaya zarar vermeme", "gizlilik" gibi tıp etiğine ait ilkeler, "tarafsız olma", "doğru haber verme" gibi basın etiğine ait ilkeler bu normlara örnek olarak gösterilebilir.

Etiğin başlı başına bir alan olmasını sağlayan filozoflar: Sokrates, Platon, Aristoteles

18.yüzyılda etik alanında ortaya çıkan yeni kavramlardan başlıcaları şunlardır: "İyiyi isteme", "ödev", "sorumluluk", "yükümlülük", "gereklilik", "değerler", "anlamlar" ve "amaçlar".

Etiğin  psikolojiyle kesişen konuları şunlardır.
  • Kaygı, korku, acı çekme, kıskanma gibi duygu ve yaşantılar
  • Seçme veya karar verme gibi edimler
  • Kişiler, kişilik yapıları, kişi bütünlükleri ve kişiler arası ilişkiler
Etiğin en parlak dönemi Eski Çağ'dır.

Aristoteles'in ölümünden sonra felsefenin theoria yönünün zayıflaması, 525 yılında Doğu Roma İmpparatoru Justinianus'un Atina'daki Akademia'yı Hristiyanlığa aykırı olduğu gerekçesiyle kapatması insanın dünyayla ilişkisini köklü bir değişime uğratmıştır. 

Yeni Çağ'da etiğin tekrar önem kazanmasına  katkı sağlayan düşünürler: Francis Bacon, Rene Descartes, Baruch Spinoza

"İyi"yi bu dünyaya ilişkin bir kavram olarak incelemek ve etik araştırmalarda bilgiyi temel almak gerektiğini düşünen filozof Francis Bacon'dur.

Rene Descartes, Eski Çağ'da Stoa Okulu'nun düşüncelerini özellikle "duygulanımlar" konusu bakımından yeniden ele almış , erdemler konusuna eğilmiştir.
"Etica" adlı kitap Spinoza'ya aittir.

Etiğin yeniden önemli bir alan olarak tam anlamıyla ortaya çıkışı 18.yüzyılda olmuştur. Bu konuda önde gelen düşünürler; John Locke, Shaftesbury, Francis Hutcheson ve David Hume'dur.

Etiğin Eski Çağ'dan sonra yeniden doğuşu ve gelişimi konusunda asıl dönüm noktası Immanuel Kant'ın çalışmalarıyla gerçekleşmiştir.
Mutlu ve iyi yaşamın ne olduğunun araştırılması filozofları "erdem nedir?" sorusunu araştırmaya yönlendirmiştir. Bu nedenle filozoflar "erdemin bilgi olup olmadığı"; "bilgiyse nasıl bir bilgi olduğu" gibi sorularla ilgilenmişlerdir.

Aristoteles'e göre "Bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler". Bilmek, insanın en temel gereksinimidir. Varlığını sürdürebilmek için insan, doğal olarak ilişkide olduğu var olanları bilmek zorundadır.

Aristoteles'e göre insanın bilgi ile bağı, kendini var etmek, kendine bir dünya kurabilmek içindir. Bundan dolayı kendine özgü doğal yetilerine bağlı bilgi edimleriyle çeşitli etkinlikler gerçekleştirir. Bilim, sanat ve felsefe bu etkinliklerin başta gelen örnekleridir.

20.yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Viyana Çevresi Mantıkçı Pozitivizm veya Yeni Pozitivizm adıyla da  bilinmektedir.

İoanna Kuçuradi  ahlak  sözcüğünün bağlamlarından hareketle, ahlakın "kişiler arası ilişkilerde davranışlara ilişkin geçerli"  kılınmış "çeşitli değer yargıları sistemleri" olarak karşımıza çıkan bir olgu olduğunu belirtmektedir.

Annemarie Pieper, ahlakın "bağlayıcı olduğu kabul edileerek belirlenmiş olan norm'lardan, "buyruklar"dan, "yasaklar"dan oluştuğunu; "hep bir grubun, bir topluluğun ahlakı olarak karşımıza çıktığını" belirtmektedir.

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü