Talcot Parsons etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Talcot Parsons etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2015 Pazar

İşlevselcilik - Parsons Sonrası İşlevselcilikte Gelişmeler

FELSEFE Ders Notları 2
Modern Sosyoloji Tarihi
İşlevselcilik - Parsons Sonrası İşlevselcilikte Gelişmeler


Parsons'ın öğrencisi olan Robert Merton yapısal işlevselciliğin en önemli kuramcılarından biridir.Merton yapısalcılığın bazı yönlerini eleştirmekle birlikte bu yaklaşıma önemli katkılar sağlamıştır.

Merton bilim sosyolojisinin temellerini atan sosyologtur.

Merton'a göre modern bilimin işlevi, kapitalist toplumun endüstriyel ihtiyaçlarını karşılamaktır, bu nedenle modern bilim toplumsal konsensüs tarafından desteklendiği 17.yüzyıla kadar gelişmemiştir.

Konsensüs terimi, Latince “birlikte hissetmek” anlamına gelen “consentire” kelimesinden türemiştir. Anlamı bir konu ya da olay karşısında genel olarak mevcut olan görüş birliği, uzlaşma, oydaşımdır. Başka bir deyişle bir konu ya da olay karşısında inanç ve duyguların birliğidir.

Merton'un İşlevselcilik Anlayışı: Merton işlevsel analizde Malinowski ve Redcliffe-Brown gibi antropologlar tarafından geliştirilen üç temel varsayımı eleştirmiştir.

Merton'un Karşı Çıktığı Üç Temel Varsayım:
  1. Toplumun işlevsel birliğidir. bu varsayım standartlaşmış bütün sosyal ve kültürel inanç ve uygulamaların toplum içindeki bireyler için olduğu kadar bir bütün olarak toplum için de işlevsel olduğu varsayımıdır.
  2. Evrensel İşlevselciliktir. Bu varsayım standartlaşmış toplumsal ve kültürel biçimlerin ve yapıların tamamının olumlu işlevleri olduğu varsayımıdır. Merton bazı öğelerin disfonksiyonel (bozuk işlevsel) olabileceğini, yani sistemin belirli parçaları açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğini belirtmiştir. Bazı öğelerinde nötr olabileceğini, yani sistemin diğer parçaları açısından herhangi bir işlevsel sonu sahip olamayacağını belirtmektedir. İşlevsiz olma (nonfunctional), mevcut sistemle ilişkisiz olan sonuçları ifade etmektedir.
  3. İşlevsel Zorunluluktur. Bu varsayım, toplumun bütün standartlaşmış parçalarının olumlu işlevlere sahip olmalarının yanı sıra işlemekte olan bütünün zorunlu, vargeçilmez parları olduğunu iddia etmektedir.
Merton, Orto Boy kuramların önemini vurgulayarak bir tarafta Parsons'ın büyük boy soyut teorisi, öte tarafta Modern Amerikan Sosyolojisini karaterize eden küçük ölçekli ampirik çalışmalar arasında köprü kurmaya çalışmıştır.

Orto Boy Kuramlar: Parsons'ın büyük kuramı gibi birçok toplumsal olguyu birden açıklamaya çalışmayan, daha dar kapsamlı ve daha az soyut kuramlar olarak tanımlanabilir.
Açık İşlevler: Sistemin uyumunu ya da düzenlenmesini kolaylaştıran, niyetli ve fark edilen sonuçlardan oluşur. Gizil İşlevler ise kasıtlı değildir ve fark edilmeyebilirler.

Merton İşlevsel analize büyük katkıları olan açık işlev ve gizil işlev kavramlarını geliştirmiş ve bu işlevleri biribirinden ayırmamız gerektiğini vurgulamıştır.

Merton'a göre kültürel norm ve hedeflerle bireylerin bu hedeflere ulaşması için toplum tarafından belirlenen araçlar arasında uçurum olduğu zaman anomi ortaya çıkar.

Anomi: Toplumsal normların çökmesi, etkisizleşmesi ve bu durumdan kaynaklanan karışıklık ve çatışma durumunu ifade etmek için kullanılan kavramdır.

Durkheim anomiyi uygun normların mevcut olmamasından kaynaklanan bir kuralsızlık durumu olarak tanımlamıştır.

Merton ise kültürel olarak belirlenmiş hedeflerle bu hedeflere ulaşmak için toplumsal olarak belirlenmiş araçlar arasında bir uçurum meydana geldiğinde oluşan durum olarak tanımlamıştır.

Net Denge Kavramı: Merton'un bir sosyal olgunun  olumlu işlevlerininmi bozuk işlevlerininmi daha ağır bastığı sorusunu yanıtlamak için  geliştirdiği kavramdır.

Bununla birlikte hangisinin ağır bastığına karar vermek neredeyse imkansızdır. Çünkü konular son derece karmaşıktır ve öznel yargılara dayanır. 

Sapma ya da Sapkın Davranış: Toplumsal kuralların ihlali normlara uymama durumudur. Suç ise resmi olarak yasalarda yer alan normlara karşı  çıkma durumudur. Yani suç da bir sapma durumudur.

Merton'un Kültür Tanımı: Belirlenmiş bir toplum veya grubun üyeleri tarafından ortak olarak gösterilen davranışları yöneten örgütlü normatif değerler dizisi.

Kingsley Davis ve Wilberth Moore: Davis ve Moore bütün toplumlarda var olduğu için toplumsal tabakalaşmayı bazı işlevsel gereklilikleri yerine getiren işlevsel bir mekanizma olarak kabul etmiş ve işlevsel açıdan tabakalaşmayı bütüntoplumsal sistemlerde gerekli kılan evrensel gerekliliklerin ne olduğunu açıklamaya çalışmışlardır.

Erikson: Belirli bir toplumda insan davranışının ahlaki sınırlarının neler olduğunu saptamanın yolunun sapkın davranışların ve grubun sapkın davranışlara olan tepkisinin incelenmesi olduğunu düşünmüştür. Erikson'a göre her toplumun sapkın davranışa ve sapkın davranışta bulunanlara ihtiyacı vardır. Çünkü sapkın davranışlar sapkın olmayan davranışların sınırlarının ne olduğunun ortaya konabilmesini sağlar. Toplum üyelere uygun davranışların neler olduğunu hatırlatır ve böylelikle toplumsal konsensüsü korumaya yardımcı olurlar.

Smelser: Sosyoloji, psikoloji, ekonomi ve tarih alanında çok disiplinli araştırmalar yapmış sosyolojinin kamusal alanını genişletmeye çalışmış, kavramsal ve metadolojik ayrımlar arasında köprü kurmaya çalışmıştır.

Smelser'e göre sosyal sistem, istikrarını ve bütünleşmesini zedeleyen gerilimlerle başa çıkmak ve denge durumuna yeniden ulaşmak için kendisini uyarlar, uyum sağlar; toplumsal değişmede işte toplumun bu "uyumsal düzenlemesi"dir.

Yeni İşlevselcilik (Neofunctionalism): Yeni işlevselciliğin ilk önce Almanya'da N.Luhmann ve J.Habermas'ın çalışmalarıyla doğduğu daha sonra da ABD'de J.Alexander'ın çalışmalarıyla geliştiği kabul edilmektedir.  Parsons'un yapısal işlevselciliğine karşı artan ilgi sonucunda gelişmiştir. Böylece işlevselcilik 1960'dan sonra popülerliğini yitirmiş olsada 1980'lerin ortasından itibaren yeni işlevselcilik ile yeniden canlandırılmaya çalışılmıştır.

Luhmann, biyolojideki autopoiesis (kendi kendini üretme) kavramından etkilenmiş ve toplumu kendi kendini üreten ve organize eden bir sistem olarak görmüştür. Luhmann'a göre sosyal sistemler kendi kendilerini üreten (autopoietic) ve kendine referanslı sistemlerdir. Kendine referanslı sistemlerin üç bileşeni vardır. Kurallar, Yapılar, Süreçler.

Luhmann'a göre iletişim kurmayan bireyler toplum açısından anlamsızdır. Toplum ancak bireylerin iletişim kurmasıyla oluşur.

Luhmann toplumun iletişim olduğunu ileri sürer. "İletişim Aracı" Luhmann'ın, Parsons'ın belirlediği değişim aracılarına ekelemer yaparak oluşturduğu bir araçtır. Parsons'ın teorisinde olduğu gibi para ve gücü içerir, ayrıca Luhmann buna "sevgi" ve "güven"ide eklemiştir.

Alexander yapısal işlevci teorinin güçlendirilmesi ve bu teoriye çatışma ve öznel anlam kavramlarının dahil edilmesi ve sistem bütünleşmesi, alt sistemlerin yorumlanması ve denge gibi kavramların verili olarak  kabul edilmemesi, sorgulamaya açık eğilimler olarak görülmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Metateori: İki ya da daha fazla teoriyi kapsayan geniş bakış açısıdır.

Alexander da sosyolojik teorinin tüm kısımlarını içine alacak bir teori ve sosyoloji için genel bir teorik mantık geliştirmeye çalışmakta, dolayısıyla bir metateori geliştirmemeye çalışmaktadır. Bununla birlikte kavramsal olarak her şeyi sıkı bir şekilde birbirine bağlayarak kapsamaya çalışmamakta, genel bir metadolojik mantık çevresinde farklı düzeylerdeki farkllı ampirik alanlardaki çalışmaları organize ede daha  gevşek bir yapı kurmaya çalışmaktadır.

Yeni işlevselcilikte kültür yapısal işlevselcilikte olduğundan daha etkin bir şekilde kavramsallaştırılmıştır.

Alexander makro teorileri eleştirdiği gibi mikro teorileride eleştirmiş, mikro sosyoloji çalışmalarının sıklıkla geleneksel yapısal işlevselcilikte vurgulanan geniş ölçekli toplumsal desenlerin varlığını görmezden geldiğini belirmiştir.

İşlevselciliğe Getirilen Başlıca Eleştiriler
İşlevselcilik toplumsal sistemin işleyişi ile ilgili güçlü ve etkili açıklamalar geliştirmiş ve sosyolojinin bağımsız ve bilimsel bir disiplin olarak gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Ne var ki işlevselcilik genel olarak tarihsel olmadığı, toplumsal değişmeyle yeterince ilgilenmediği, çatışmayı görmezden geldiği, toplumsal eşitsizlikleri meşrulaştırarak statükoyu koruduğu, ampirik araştırmalara uygulanması zor soyut teorik şemalar kullandığı ve tek bir teori ile her şeyi açıklamaya teşebbüs ettiği gerekçesi ile yoğun eleştirilere uğramıştır. 

İşlevselcilik gerçekten de toplumda, denge, konsensüs, işlevsel ilişkiler gibi belirli olgular üzerinde odaklanmış, toplumdaki farklı çıkar grupları ile bunlar arasındaki güç mücadelesine, kısacası sistemdeki çelişki ve çatışmalara yeterince ilgi duymamıştır.

İşlevselcilik - Talcot Parsons

FELSEFE Ders Notları 2
Modern Sosyoloji Tarihi

İşlevselcilik - Talcot Parsons

İşlevselcilik: İşlev sözcüğü sözlük anlamıyla herhangi bir şeyin genel anlamda gördüğü iş veya oluşturduğu etkidir, ama işlevselcilik yaklaşımı içinde herhangi bir şeyin işlevi, bu şeyin sistemin gerekliliklerini karşılamak için yaptığı katkıya verilen isimdir. İşlevselciliğe göre toplumun temelinde, toplum üyeleri tarafından paylaşılan norm ve değerler yer almaktadır.

İşlevselciliğin kökleri, klasik sosyolojide Comte ve Durkheim'in temsil ettiği pozitivist geleneğe dayanır. Bu açıdan yorumlayıcı ve eleştirel sosyoloji geleneklerine dayanan diğer sosyolojik yaklaşımlardan, özellikle Marksizmden belirgin şekilde ayrılır.

Konsensus Terimi: Latince "birlikte hissetmek" anlamına gelen "consentire" kelimesinden türemiştir. Anlamı bir konu ya da olay karşısında genel olarak mevcut olan görüş birliği, uzlaşma, oydaşımdır. Başka bir deyişle bir konu ya da olay karşısında inanç ve duyguların birliğidir.

İşlevselcilik, toplumsal düzenin nasıl kurulduğu ve sürdürüldüğünü, toplumsal istikrarın temel kaynaklarının neler olduğunu ortaya koymaya çalışan anlamlar yada yorumlardan çok toplumsal yapıyla ilgilenen yapısalcı sosyoloji geleneği içinde yer alan ve kökleri Pozitivist geleneğe uzanan makro ölçekli bir yaklaşımdır.

Parsons, işlevselciliği yapı kavramı ve sistem yaklaşımı çerçevesinde geliştirmiştir. Bu nedenle yapısal işlevselcilik olarak adlandırılan yaklaşım bazı çevrelerde özel olarak Parsons'ın kavramını ifade etmek için kullanılabilmektedir.

Sistemler açık ya da kapalı olabilirler. Eğer bir sistemin parçaları sadece kendi çevreleriyle ilişkiye giriyor, daha geniş çevreyle ilişkiye girmiyorsa, bu sistem kapalı sistem olarak adlandırılır. Hem kendi çevreleriyle hem de daha geniş çevreyle ilişkiye giren parçalardan oluşan sistemler ise açık sistemler olarak adlandırılır.

Sibernetik: Genel olarak kendi kendini kontrol edebilen karmaşık sistemler teorisi olarak tanımlanmaktadır. 

İşlevselciliğin Temel Kavramları (Sosyal Sistem - Toplumsal Kurum - Toplumsal Yapı - İşlev)
  • Sosyal sitem, toplumsal yapı, toplumsal kurum, işlev ve işlevsel açıklama
  • Toplumu bir bütün olarak gören diğer bütüncül yaklaşımlardan ayıran temel özellik, parçaların bütün olan ilişkisine verilen önemdir.
  • Sosyal sistemleri bir arada tutanın ne olduğu, nasıl muhafaza edildikler, toplumsal düzenin nasıl kurulduğu, nasıl sürdürüldüğü, bir toplumda istikrarın temel kaynaklarının neler olduğu gibi toplumun doğası hakkında geniş çaplı teorik sorular sorar.
  • Toplumsal düzene değer uzlaşımı aracılığıyla yani mevcut toplumsal düzeni meşrulaştıran birtakım ilkelerle ulaşılacağını varsayar. Bireyler, içinde yaşadıkları toplumun davranış kalıplarını, norm ve değerlerini toplumsallaşma veya sosyalleşme olarak adlandırılan süreçte öğrenir ve içselleştirirler.
  • İşlevselci yaklaşım toplumu ortak çıkarlar çerçevesinde birbiri ile uyumlu işlevsel ilişkiler geliştirmiş parçalardan oluşan, düzenli ve dengede olan bir sistem olarak görür.Bu nedenle de bir konsensüs yani uzlaşma yaklaşımı olarak adlandırılmaktadır.
  • Sistem işlevselcilikte merkezi bir kavramdır.
  • İşlevselciliğe görenasıl bir organizmanın hayatta kalabilmesi için karşılanması gereken temel gereksinimleri varsa, toplumunda mevcudiyetini sürdürebilmesi için karşılanması gereken bazı temel gereksinimleri vardır.
Comte işlevselci yaklaşım için gerekli olan uzlaşmacı bakış açısını geliştirmiştir.

Sosyolojide işlevselci yaklaşımın ilk temsilcileri Comte, Spencer ve Durkheim olarak kabul edilmektedir. Malinowski ve Radcliffe-Brown gibi sosyal antroplogların da katkıda bulunduğu bu yaklaşım , modern sosyolojide Parsons, Merton, Davis, Moore, Luhmann, Erikson, Smelser gibi çeşitli düşünürler tarafından geliştirilmiştir. 

Modern işlevselciler toplumları kendi kendine yeten, öz düzenlemeye sahip sistemler olarak kavramlaştırmaya ve toplumsal yapıları sistemin korunmasına yönelik belirli işlevleri açısından açıklamaya çalışmışlardır.

Durkheim'a göre bu sosyal sistemler ahlaki varlıklardır. Comte ve Spencer'ın da paylaştığı bu görüşü ilk kez açıkca vurgulayan Durkheim olmuştur.

Malinowski toplumu insan doğasının yarattığı bütünleşik ve işbirlikçi bir sistem olarak görür. Çünkü bu sistemin temelinde insan doğasından kaynaklanan temel ihtiyaçlar yer almakta insanlar bu ihtiyaçları karşılayabilmek için işbirliğine girmektedirler.

Radcliffe-Brown  kültürlerin ve geleneklerin tarihsel geçmişlerini ve kökenlerini aramayı bırakarak her kültürün genel yasalarının ve işlevlerinin olduğunu ve bunların işlevsel açıdan birbirleriyle ilişkili bir sistem  oluşturduğunu savunmuştur.

Parsons ilk çalışmalarında toplumsal eyleme odaklanırken  daha sonra toplumların yapısına ve işlevlerine odaklanmaya başalamıştır. 1947 yılında yazdığı "Sosyolojik Kuramın Konumu" adlı yazısında sosyolojide bir kuram olarak işlevselciliğin önemini vurgulamış, 1951'de de işlevselci yaklaşım açısından önemli bir eser olan "Sosyal Sistem"  kitabını yayınlamış ve bu eserinde Pareto'nun sosyal sistem anlayışını geliştirmeye çalışmıştır.

Parsons sosyal sistemi toplumsal eylemin örgütlediği yollardan biri olarak görür, eylemlerin yalıtılmış olarak değil, belirli kümeler içinde gerçekleştiğini ve bu eylem kümelerinin de sistemleri oluşturduğunu ileri sürer. Parsons dört eylem sistemi olduğunu belirtir:
  1. Davranışsal Organizma
  2. Kişilik Sistemi
  3. Sosyal Sistem
  4. Kültürel Sistem
Parsons kariyerinin ilk dönemlerinde Durkheim, Marshall, Pareto ve Weber'den etkilenmiş, Toplumsal Eylemin Yapısı adlı eserinde bu kuramcıların düşüncelerini sentezleyerek tek bir kuramda bütünleştirmeye çalışmıştır. Parsons'un eylem anlayışı, özellikle çalışmalarının ilk evresinde Weber'in tanımladığı rasyonel toplumsal eylemle paralellik göstermektedir. 

Parsons'a göre Sosyal Sistemin Özellikleri:
  • Diğer sistemlerle uyumlu bir şekilde yapılandırılmaları gerekir.
  • Diğer sistemlerden destek görmeye dile ve üyelerinin yeterli derecede katılımda bulunmasına ihtiyaç duyarlar.
  • Potansiyel olarak bozuk olan davranışlar üzerinde en azından asgari düzeyde kontrol sahibi olunmalı, eğer bir çatışma çok yıkıcı bir hale gelirse çatışmayı kontrol altına almalıdır.
Parsons Kalıp Değişkenler: Klasik sosyolojideki ikili toplum sisteminden esinlenerek geliştirdiği kalıp değişkenler kavramı ile iki toplum tipi arasındaki ayrımı beş boyutta değerlendirmeye çalışır. Genel olarak Parsons'un kalıp değişkenler şemasıyla Tönnies'in cemaat ve cemiyet tipleri ile Durheim'ın mekanik ve orgnaik dayanışma tipleri arasında bir benzerlik görülebilir. Nitelik, aktörün kim olduğuna performans ise ne yaptğına odaklanır.

Genelllik, anne ve çocuk ilişkisi gibi birçok amaç ve çıkarı kapsayan geniş bir dizi ilişkiyi; belirlilik ise doktor-hasta  ilişkisi gibi belirli amaçlara yönelik sınırlı ilişkileri vurgular.

Parsons formel örgütlerin ve modern kurumların hakim olduğu bürokratik toplumlarda özgülüğe karşı evrensellik ikileminin günlük yaşamda sürekli olarak aktörlerin karşısına çıktığını belirtmektedir.

Parsons'a göre bir toplumun yapısını belirleyen o toplumdaki kalıp değişkenlerdir.

Parsons Genel Sistem Kuramı: Biyoloji, psikoloji, antroplojii siyaset bilimi, ekonomi gibi yaşayan sistemler üzerinde çalışan bilim dallarını birleştirmeye çalışmaktır. 

Parsons sosyal sistem kavramı hakkındaki faydacı, idealist ve pozitivist görüşleri değerlendirmiş ve kendi bakış açısını geliştirmiştir.

Parsons'a göre Dört İşlevsel Zorunluluk: Uyum, Amaca Ulaşma, Bütünleşme, Gizil Kalıp Koruma

Bunlar her canlı sistemin yaşayabilmesi için karşılanması gereken gereksinimlerdir. 
  • Uyum:  Adaptasyon, sistemin kendi çevresini kullanarak ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve bu kaynakların sistem içinde dağıtılması ile ilgilidir.
  • Amaca Ulaşma: Sistemin belirli amaçlara ulaşması ve bu amaçlardan hangilerinin öncelikli olacağı ile ilgilidir.
  • Bütünleşme: Sistemin bir bütün olarak işlevini yerine getirebilmesi için sistemin parçalarının birbirleriyle uyumu ile ilgilidir.
  • Gizil Kalıp Koruma: Belirli bir düzene ya da norma göre sistem içindeki eylemin devamlılığının ve düzenliliğinin sağlanması ile ilgilidir.
Parsons'a göre Ailenin İki Temel İşlevi: Çocukların temel toplumsallaştırması ve yetişkin kişiliklerinin istikrarının sağlanmasıdır. Bu istikrar, bireylerin modern yaşamın yarattığı gerilim ve stresten ailenin sağladığı rahat ve sıcak ortamla kurtulması ve bu zorluklarla baş etmeye devam edebilmesidir.

Parsons sistem içindeki aktörden çok bir bütün olarak sistem ile ilgilenir. Aktörlerin sistemi nasıl yarattığı ve koruduğuna değil, sistemin aktörü nasıl kontrol ettiğine odaklanır.

Toplumsal Kontrolün Araçları: Değerler, Normlar, Roller ve Yaptırımlar

Parsons'a göre Evrim Süreci bütün toplumlarda eşit şekilde görülmez. Bazı toplumlar evrim sürecini hızlandırırken bazı toplumlarda kendi içlerinde çatışmalar ya da diğer sorunlar sebebiyle evrim sürecini geciktirebilir, hatta geriletebilirler.

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü