Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edebiyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2015 Salı

Resim Sanatı

FELSEFE Ders Notları 2
Güzel Sanatlar
Resim Sanatı

Resim : İnsanın farklı malzeme ve teknikler kullanarak gördüğünü, düşündüğünü ortaya koyma isteği ile dış doğa ve kendi doğasını bir yüzey üzerinde buluşturma eylemidir denilebilir.

Resmin Temel Unsurları: Renk, çizgi, perspektif ve kompozisyonun önemini vurgulamak gerekir. Renk ve çizgi hem birlikte hem de kendi başına resmi oluşturabilir. Çizginin ve rengin tarihsel süreç içinde resim sanatı içindeki yeri ve önemi farklılıklar gösterebilir. Çizgi, kuşkusuz resim sanatında çok önemli bir elemandır, hareket duygusunu ifade eder, tanımlar.

Perspektif: İki boyutlu bir düzlemdeki nesneleri üç boyutlu gösterme tekniğidir.

Perspektif Yöntemleri

Çizgi perspektifi: En yalın anlatımıyla çizgi perspektifi, varsayılan yatay paraleller aracılığıyla uzağı ve yakını betimlemek, görünür kılmaktır.

Hava perpektifi:   Bir geometrik sisteme değil, renk, tonlama ve ayrıntılarının azalıp çoğalması ilkesine dayanır.

Resimde Plastik: Üç boyutlu bir görünüm elde etmek için biçimleri modle etmek (mekan içinde kendi hacimleriyle bir yer tutma izlenimini vermek) yoluna başvurulabilir. Modle/Modülasyon, resimde, nesnelerin ışık-gölge yoluyla boyutlandırılmasıdır. Burada rengin, ışık ve gölge yoluyla tonlaması devreye girer.

Resimde Ana Renkler: Mavi, Kırmızı  ve Sarıdır. Sıcak renkler (sarıdan kırmızıya), soğuk renler ise (yeşilden morun başlangıcına kadar) olan renklere denir.

Resimde Kompozisyon: Yüzeyin düzenlenmesi. Yüzeyin leke, nokta, renk , form, doku, doluluk, boşluk, ışık/gölge, oran/orantı, denge, hareket, düzen gibi plastik değerlerle organize edilmesidir.

Resimde sanatçının kendisini bir kimlik olarak göstermesi kendi imzasını atması 13.yüzyılda Erken Rönesans döneminde Giotto di Bondone ile başlamıştır. Bu dönemle birlikte resimler anonim olmaktan çıkmış, sanatçı resmi ile birlikte kendini göstermeye başlamıştır.

Rönesans döneminde aklın sanat üzerinde egemen oluşu, resimde, matematik ve geometrik kurgunun artması, aydınlık  ve karanlık alanların plastik etkiyi güçlendirecek şekilde kullanılması, değişen resim anlayışını vurgulamaktadır.

Resmin ön ve arka düzlemleri, daha akli ilkelere bağlanmış, bu ilkeler edinilen yeni bilgiler, deneyimler kayıt edilerek atölyelerde genç kuşaklara öğretilmiştir. Çizgi perpektifi ile hava perspektifinin kullanılması (uzaklaşan cisimler küçüldüğü gibi asıl renklerini kaybeder grileşirler) görme organının gördüğü dünyayı resim yüzeyinde yaratma çabası Rönesans sanatçısının temel arayışları arasında olmuştur.

Leonardo da Vinci'nin, "Resim, bir aynanın gösterdiği biçimde doğayı yansıtmalı." sözü, o dönemde nasıl bir resim anlayışının olması gerektiğini özetlemektedir.

Leonardo da Vinci, Michalengelo, Raphaelo gibi Rönesans döneminin usta ve farklı alanlara meraklı sanatçıları insan bedeni, doğa, bilim  gibi yaşama dair tüm alanlara ilgilenmiş ve resim sanatının ufkunu  da genişletmişlerdir.

Barok dönemle birlikte resim sanatında çoşku egemen olmaya başlamıştır.

Barok Resim, coşkunun, hareketin, an duygusunun sanata yansımasıdır.
Romantizm Akımı: Bu akım ile birlikte sanatçının kendisini ifade etme kaygısı ve "sanat sanat içindir" düşüncesi güç kazanmaya başlamıştır. Sanatçının içinde bulunduğu dramatizm, melankoli, duygu, Romantik dönem resminde, özellikle Caspar David Friedrick resimlerinde karşımıza çıkar.

Modernizm: Aydınlanma sonrası Batı kültürünün önemli tanımlarındandır. İnsan yaşadığı dünyaya hükmetmeye ve aklını kullanarak geçmişe oranla çok daha hızlı  ve farklı yaşam kurabilme becerisini geliştirmeye başlamıştır.

Empresyonizm: Doğanın biçim olarak değil, edinilen izlenimin fırçayla tuvale yansıması olarak algılanmıştır. Bu nedenle de "izlenim", form değil, biçimin gözde bıraktığı etki olmuştur.

Empresyonizmin kompozisyon anlayışı, "zaman"a karşı resmin oluşturulup bitirilmesine dayanır.

Fovizm: (Çiğrenkçilik) Ara renklere dokunmadan özellikle göze batan renklere dokunmadan özellikle göze batan renklerle ilgilenmiştir.

Realizmle birlikte sosyal olaylar resim sanatının konuları arasında yer almaya başlamıştır.

Kolaj: Düz bir yüzey üzerine gazete kağıdı, kumaş, fotoğraf gibi nesnelerin yapıştırılmasıyla ve bazen boya eklenerek uygulanan bir resim tenkniğidir. Kubizmle birlikte sanatsal bir teknik değerini kazanmıştır.

Tuval Üzerine Yapılan Resim Teknikleri: Yağlı boya ve Akrilik

Guaş: Su temellidir,  fırça ile çalışılır. Tüpte ya da küçük cam şişelerdedir. Su ile inceltilir, ancak suluboya gibi şeffaf değil, kapatıcı ve mat görünümlü bir boya türüdür.

Yüksek Baskı: Kullanılan kalıbın, en sıklıkla kullanılan malzemeler linol (kalın muşamba  türü bir çeşit zemin kaplama malzemesi) ve ağaç plakalardır, uygun oyma aletleriyle oyulup, oyulmayan bölümlere mürekkep verilerek baskı alınmasıdır.

Baskı Resim: Farklı malzemelerle çalışılıp çoğunlukla kağıt üzerine transfer edilen ve çoğaltılabilir yapısıyla diğer resim tekniklerine göre farklılık taşıyan zengin bir resim tekniğidir.

Portre: Resimde, çizimde ya da heykelde , ölü ya da sağ, gerçek ya da düşsel br kişinin bireysel özelliklerini betimleyen figürler,  portre olarak adlandırılır. Sanatçının kendi özelliklerini betimlediği türe ise "kendi portresi" (otoportre) denir.

Desen: Çizim de denir. Bir çok malzemeyle uygulanabilen bir anlatım biçimidir. Çalışılan yüzey üzerinde biçimlerin renk ve leke alanları yerine ağırlıklı olarak çizgilerle anlatılmasıdır. Başlı başına bir resimsel anlatım yolu olmasının yanında, desen,  aynı zamanda, nesnelerin resim haline getirilmeden önceki ön çalışmalarını da anlatan bir ifade biçimidir.

Edebiyat

FELSEFE Ders Notları 2
Güzel Sanatlar
Edebiyat


Edebiyat'ın Amacı: Romalı Şair Horatius'un edebiyatın amacının "zevk vermek" ya da "yarar sağlamak" olduğunu iddia etmesinden bu yana, edebiyatın temelde iki amacı olduğu görüşü yaygındır. Zevk vermek ve bilgilendirmek. Edebiyat metinleri, estetik bağlamda güzeli ortaya koyarak zevk verirken, taşıdığı iletilerle okuyucuyu bilgilendirebilmektedir.

Edebiyat Nedir? sorusuna bilinen en eski yanıtı Platon, Devlet diyaloğunda vermiştir. Platon, sanatın  mimesis olduğunu söylemiştir. Edebiyat dünyayı, insanları, yaşamı yansıtmaktadır. Genelde sanatın özelde ise edebiyatın bir yansıtma ve benzetme yada taklit olduğu, uzun süre kabul görmüştür. Platon'dan yüzyıllar sonra bile Fransız yazar Stendhal de sanatın bir yansıtmaolduğunu vurgularcasına, "Roman, yol boyunca gezdirilen bir aynadır." demiştir.

Sözlü Edebiyat Türlerinin Ortak Özellikleri: 
  • Sözlü olarak üretilir: Konuşan ve dinleyen arasında söylenerek aktarılır.
  • Doğal ürünlerdir: Toplumların içinden, kendiliğinde doğarlar. Bu nedenle toplumlarının adlarıyla anılırlar. Rus halk şarkıları, Japon halk masalları vs...
  • Anonimdir: Ortaklaşa üretilmiştir. Belli, tek bir yaratıcısı yoktur. Sonradan, derlenerek yazıya aktarılmıştır.
    Gelenekseldir: Kuşaktan kuşağa aktarılırlar.
  • Kalıplaşmıştır: Ezberlemeyi kolaylaştıran ve hatırlamayı sağlayan, kolayca dile gelen bir akışları vardır.
  • Çeşitlenmiştir: Her kuşak, kendine özgü anlatım öğeleri ekleyebilir, çıkarabilir ya da bunları değiştirebilir. Böylece bir anlatının küçük farklılıkları bulunan benzer bir çeşidiyle karşılaşılabilir.
Edebiyatın Gelişim Evreleri: 
Sözlü kültür ürünleri, Yazılı Kültür Ürünleri, Elektronik ortamda üretilen metinler

Yazılı Kültüre Dayalı Edebiyat : Yazının bulunmasıyla alanı genişleyen edebiyat eserlerinde teknik, bilimsel yada günlük dilden ayrı, yan anlamlara açık, yaratıcı düş gücüyle ilişkili, farklı bir dil dizgesi söz konusudur. 

Yazılı Kültüre Dayalı Edebiyatın Özellikleri:
  • Yazılı olarak üretilir.
  • Yapay ürünlerdir.
  • Belirli bir yazarı vardır.
  • Bireysel belleğe bağlıdır.
  • Kalıpları yoktur.
  • Metin değişmez.
Elektronik Ortama Dayalı Edebiyat: Elk. Ortamda üretilen edebiyat metinleri üzerine olumla ya da olumsuz yargılarda bulunmaksızın, metinlerin yapısını ortaya koymaya çalışırsak şu özelliklerle karşılaşırız:
  • Elektronik ortamda aktarılırlar. / Üretimden çok sunuç biçimi ön plandadır.
  • Sanal ürünlerdir.
  • Bireysel ya da ortaklaşa üretilebilirler.
  • Kaydedilebilir.
  • Değişkendir.
Dil: Edebiyat eserlerinin orataya çıkış biçimi ve türü farklı olsa da hepsi, dil kullanılarak üretilir. Edebiyatı diğer sanat dallarından ayıran en temel özelliği, dili kullanmasıdır. Ancak dil, yalnızca bir araç değil aynı zamanda amaçtır. Edebiyat ürünleri öncelikle dilsel ürünlerdir.

Metin: İletişim kurmayı sağlayan her ileti bir metindir. 

Okur: Her yazınsal metin de alıcısıyla yani okur'la buluştuğunda anlam kazanır.

Yazar: Yazılı metin üreten herkes denebilir fakat bu noktada edebiyat söz konusu olduğunda, dili doğru ve güzel bir biçimde kullanarak, özgün bir yazınsal metin üreten kişilere yazar denir. Yazar algıladığı gerçeği kendi iç dünyasında değiştirir onu yeniden yaratır.

Çağlar boyunca süregelen edebiyat ürünlerinin türlere ayrılarak incelenmesi Aristoteles'e kadar dayanır. Edebiyet ürünlerinin türleri, toplumdan topluma farklılık gösterir. Bir toplumda var olan türe, başka bir toplumda hiç rastlanmayabilir. Yine her toplumda görülebilen iki temel edebiyat türü bulunmaktadır: Şiir ve Düzyazı

Aristoteles şiirlerin dramatik yapısının temelde iki türede sunulduğunu söyler: 
Tragedya ve Komedya. 

Tragedya: Aristoteles'e göre diğer şiir türlerine göre daha üstündür. Aristoteles'in sözleriyle tragedya "Ahlaksal bakımdan ağır başlı, başı ve sonu olan, belli bir uzunluğu bulunan bir eylemin taklididir. " Tragedya Türkçede, trajedi ya da ağlatı sözcükleriyle karşılanmaktadır.

Komedya: Aristoteles şöyle söyler "Komedya, ortalamadan daha aşağı olan karakterlerin taklididir; bununla birlikte komedya, her kötü olan şeyi de taklit etmez; tersine "gülünç olanı" taklit eder."

Pastoral Şiir: Pastoral şiirler, doğaya karşı duyulan sevgiyi hatta imrenmeyi kır yaşamının dinginliğini, temizliğini, çobanların aşklarını anlatan şiirlerdir. Bugün, "pastoral" sözcüğünün anlamı  genişlemiştir. Sadece şiir değil,  her eser, pastoral bir anlayışla üretilebilir.

Lirik Şiir: Eski Yunan sözlü geleneğinde lir (lyra) adı verilen bir çalgı eşliğinde söylenen şiir türü ise lirik şiir olarak adlandırılır. Lirik şiirler, müzik eşliğinde söylenen çoşku dolu ezgili şiirlerdir.

Didaktik Şiir: Lirik şiir'in aksine duygunun değil düşüncenin zevk vermekten çok bilgi vermenin önemsendiği şiir türüdür. 

Epik Şiir: Tarihsel bir olayın düş gücüyle süslenerek anlatıldığı epik şiirler için Türkçede destan sözcüğü kullanılmaktadır.

Eleştiri: Bir sanat eserini olumlu olumsuz, tüm yönleriyle ele alarak değerlendirmek ve o eserin sanatsal değeri üzerine gerekçelendirilmiş bir yargıda bulunmaktır.

Edebiyat Eleştirisi: Edebiyat eserine farklı açılardan bakarak sunulmaktadır. Edebiyat metnini oluşturan öğeleri temel alarak, edebiyat eleştirisinin yöntemleri şöyle başlıklandırılabilir:
  • Yazara Dönük Eleştiri
  • Esere Dönük Eleştiri
  • Okura Dönük Eleştiri
  • Dış Dünyaya ve Topluma Dönük Eleştiri
Kurmaca Metin: Metnin üreticisi yazar, kendi düşlemiyle var olan gerçekliği yeniden kurar ve kendi özgün evrenini yaratır. Yazarın ortaya koyduğu bu yeni gerçekliğe kurmaca metin denir.  Kurmaca, yaratıcı, düş gücünün eseridir. Romanlar, öyküler, dramatik yapıdaki metinler, birer kurmaca metin örnekleridir.

Hikayelerde Maupassant ve Çehov Tarzı
Hikayelerde genelde, giriş-gelişme-sonuç örgüsü izlenmiştir. Bu metinlerde olaylar önemli olduğundan metin değerlendirilirken serim-düğüm-çözüm  aşamalarından söz edilir. Hikayede anlatılan kişiler ayrıntılı olarak verilir. Hikaye, sona erdiğinde olaylar bitmiştir. Bu tarz hikaye anlatımı Maupassant tarzı olarak bilinir.

Hikaye anlatımının olaylar üzerine kurulu yapısının yanına zamanla, kısa anların aktarılması da eklenmiştir. Dünya, kişiler, durumlar, görece soyut bir anlatımla okuyucuya sunulamaya başlanmıştır. Dolayısıyla her okur, anlatılanlar hakkında farklı yorumlarda bulunabilir. Bu tarz anlatım Çehov tarzı olarak adlandırılmıştır. Rus, tiyatro oyunu ve öykü yazarı olan Anton Pavloviç Çehov eserlerini 1880'li yılların sonunda vermiştir.

Yaygın kullanılan adıyla şehir efsaneleri söylence türüne örnektir.

Menkıbeler dinle ilgili kişilerden kaynaklanan olayları anlatırken toplumun kutsal değerlerini göz önüne sermektedir.

Roman türünde gerçekcilik egemen olduğunda romantikler, söz söylemek için yeni bir metin türünü hikayeyi yaratmışlardır.

Deneme, gezi, mektup,  anı, günlük vb. kurmaca olmayan metinlerdir.

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü