20 Temmuz 2015 Pazartesi

Siyaset Felsefesine Giriş

FELSEFE Ders Notları 3
Siyaset Felsefesi 1
Siyaset Felsefesine Giriş


Felsefe, Eski Yunan'da ortaya çıkmış olan, varlığa, bilgiye ve insanın yapıp etmelerine ilişkin sorunlara ussal açıklamalar getirme, bu sorunları eleştirel bir şekilde düşünme etkinliğidir. 

Felsefede Ussallık ya da Temellendirme Kavramı: Herhangi bir soruna, akla dayalı söz anlamına gelen "logos"lu bir açıklama getirmektir.

Polis Kavramı: Eski Yunan siyasal yaşamı şehir-devletler içinde gelişmiştir. Eski Yunancada şehir-devlete karşılık gelir, aynı zamanda şehir-devlet içindeki yurttaşlar topluluğu anlamına da gelir.

Siyaset Terimi ve Politika: Sözlük anlamı olarak "devlet işlerini düzenleme ve yürütme ile ilgili bir insan etkinliği" olarak bilinen siyaset terimi, kökenbilimsel olarak Eski Yunancada geçen "politika" sözcüğünden gelir ve terimin Yunanca karşılığının  da gösterdiği gibi polis yaşamına ait etkinlikler anlamı ifade eder.

Ne olduğu her şeyden önce insanın ne olduğuyla yakından ilişkili olan siyaset hem bir insan etkinliğinin adı olarak hem de bu etkinliği nesne edinip bu konu üzerine bilgiler ortaya koyan bir bilgi alanıdır. 

Siyaset Bilimi: Siyasetin bilgi alanı anlamında kullanımı da "siyaset bilimi" ve "siyaset felsefesi" olarak ikili bir anlam taşır. Siyaset, siyaset bilimine göre, yönetim erki tarafından belli bir toplumda çatışma halindeki öznel çıkarların toplumun genel istencine uygun olarak uzlaştırılması iken,  siyaset felsefesi  bir toplumdaki belirli grupların ya da bireylerin öznel istencinin genel istençle birliğine ilişkin olanaklılığı soruşturur.

Siyasetin insan, toplum ve devlet kavramları ile ilişkisini ortaya koymak önemli olup, bu kavramlar söz konusu olmadan siyaset etkinliği de söz konusu olamayacaktır.
Ulusal bir devlet ve siyaset kuramı da felsefe gibi ilk defa Eski Yunan uygarlığında ortaya çıkmıştır. Ernst Cassirer bu durumu "Yunanlıların her alanda olduğu gibi siyaset alanında da ussal açıklamalar getirme konusunda öncü oldukları" iddiasıyla ifade eder.

İnsan, Toplum ve Devlet
Toplum Felsefesi kendi başına topluma ele alır. Devlet Felsefesi ise kendi başına devleti ele alır. Konusunu hem toplum ve toplumsal düzen  hem de devlet oluşturan siyaset felsefesi, bir anlamda toplum felsefesini kapsar. Aristoteles Politika adlı eserinin başında insanı, Türkçede "siyasal canlı" anlamına gelen "zoon politikon" olarak tanımlar. Aristoteles'in kastettiği şey insanın toplumsal bir varlık, devlet kuran bir varlık, siyaset yapan bir varlık olduğudur.

Siyaset Felsefesi tarihinde ilk toplum ve devlet görüşlerinde toplumun ve devletin amacı olarak "ortak iyi"nin belirlendiği görülür. Örneğin Platon da bu "ortak iyi"yi adil toplum ve bundan doğacak olan toplumun bütün olarak mutluluğu diye anlamıştır.

İnsan bireyleri bir toplum içinde her türlü maddi ve tinsel (kültürel) gereklerini karşıladığı için topluluk halinde yaşarlar. Ama buradaki tinsel ya da "kültürel" kavramından belirli bir toplumun kültürü değil, daha çok insana ait olan, insanın yaptığı anlamında düşünülmelidir.

Toplumsal varlık olarak insan, devlet kuran bir varlıktır. Aristoteles insanın zoonpolitik olduğunu söylerken, aslında "Devlet varlık nedeninin insanın toplumsal varlık yapısı" olduğunu söylemiş olur.

İnsanın erdemli olmasının koşulunu erdemli yaşamasında bulan Aristoteles'e göre insanın erdemli olmasının koşulu toplum içinde yaşamasıdır. Yani erdem ancak toplum ve bir devlet düzeni içinde yaşarken gerçekleştirilebilir.

Bir devletin toplumu düzenleyen yasalarının gözettikleri amaç, o devletin hukuk sistemi hakkında bilgi verir. Etik alanında insanın eylemlerini, ilişkilerini düzenleyen kural ve ilkeler olduğu gibi, toplum içinde yaşayan insanların da  eylemlerini ve toplumsal ilişkilerini yönetip düzenleyen ilkeler, kural ve yasalar vardı.

Devlet, siyasal bütün olarak ve siyasal bir varlık olarak yasa koyucu bir varlık olup, yasa koyucunun koyduğu yasaların zorlayıcı olarak toplumsal varlık alanında belirlenim gücü vardır.

Etik, insan eylemlerini belirleyen ilkeleri ve insan için iyi bir yaşamın ne türden bir yaşam olduğunu soruşturan, "Nasıl Yaşamalı?" sorusuna yanıt arayan bir felsefe dalıdır.

Siyaset Felsefesi, Temel Kavramları ve Sorunları
Siyaset ya da siyasetle ilgili herhangi bir konu üzerinde kavramsal bir düşünme olan siyaset kuramı, temel kavramlarının ussal açıklamasını vermeyi amaç edinir.

Siyaset Felsefesinin temel sorunu alanı, siyasette siyasal olgu  ya da kurumların varlıksal temellendirmesi konusundaki tartışmadır. Örneğin devletin varlığının temellendirmesini vermek siyaset felsefesinin işidir. 

"Kim hangi haklara sahip olacak?" ve "Egemenlik kimde olacak?" soruları yararlı bir başlangıç  noktası olup, ilk soru yurttaşların hak ve ödevlerinin dağılımı ve temeliyle, ikinci soru ise siyasal egemenliğin dağılımıyla ilgilidir.

Siyaset Felsefesinin en temel sorunu devletin varlığı  sorunu olup, bu sorunun "Devlet ne içindir?" sorusuyla aynı soru olduğu bilinir. Siyaset felsefesi, insanın kurduğu bir bütünün ne amaçla kurulduğunu sorgular.

Siyaset Felsefesi devleti, toplumu ve toplumsal ilişkileri düzenleyen kural ve ilkeleri yani insanın yapıp etmelerini konu edinir. 

İnsanın eylemlerini düzenleyen ilkeleri soruşturan felsefe disiplini etik olduğu için, siyaset felsefesinin konusu ve ilkeleriyle etiğin konu ve ilkeleri sıkı bir ilişki içindedir.

Siyaset Felsefesinin  temel sorusu "Devlet nedir?" olup, devletle ilgili ilk önemli görüşü dile getiren Platon'a göre devletin amacı, yalnızca toplumun bir kesimini değil toplumu bir bütün olarak mutlu kılmaktır. Devletin ve toplumun adil olmasının koşulu ise toplumu oluşturan bölümlerin her birinin uyum içinde kendi üzerine düşeni yapmasıdır.

Eski Çağ'ın bir başka büyük filozofu olan Aristoteles de yönetim biçimlerinin hangilerinin kötü olduğunu belirlerken bir bütün olarak toplumun mutluluğu ve iyiliğini en yüksek amaç saymıştır.

Siyaset Felsefesinin temel kavramı "devlet" olmakla birlikte, kavramsal soruşturma yalnız "devlet" üzerine odaklanmaz; "devlet" ile birlikte "özgürlük", "mülkiyet", "hak" ve "egemenlik" gibi kimi kavramları da eleştirel olarak sorgular. Özgürlük Sorunu, mülkiyet,  hak ve iktidar sorunu gibi kavramsal sorunlar da  aslında devlet olgusuna dayanır.

Yunancada olmayan ülke anlamında gelen ideal düzen tasarımları ve ütopyalar da siyaset felsefesinin eleştirel soruşturmaları içine girer. Ütopyalarda şimdiye kadar var olmamıi ya da gerçekleşmesi olanaksız olan adil toplum ve devlet tasarımları dile getirilir.
Devlet adamında aranması gereken nitelikler konusunda belirlemeler yapmak  da siyaset felsefesinin alanına girer.

Siyaset Felsefesi çeşitli ütopyaların gerçekleşme olanağını ideal olanın gerçekleşme olanağı üzerinden değerlendirir. Örneğin Platon Politeia adlı eserinde adil bir toplumun (şehir devletinin) nasıl kurulabileceğini, nasıl olması gerektiğini anlatır.

Devlet'in Kökeni (Arkhe'si) Tartışması
Devletin kökeni sorunu aynı zamanda yasaların  ve tüm toplumsal siyasal kurumların kökeni sorunudur. Yani sorun "arkhe" sorunu, temel bulma sorunudur.
"Devlet Nedir?" sorusu devletin devletin ne için var olduğuyla ilgili olarak yanıtlanır ki bu devletin varlık temelinin sorulmasından başka bir şey değildir. Devletin varlık temeli, devletin ne amaçla var olduğunun, devletin var oluşunun hangi mantıksal bilgilere ve temellere dayandığının açıklanması ve temellendirilmesidir.

Örneğin Platon Politeia (Devlet) adlı yapıtında devletin var oluş nedenini ve temelini insanların bir arada yaşama ve birbirlerine gereksinim duymaları olgusundan hareketle açıklar, devletin varlık nedenini bir bilgi nesnesi olan "devlet" ideasında bulur.

Siyaset Felsefesi tarihsel olarak devletin nasıl ortaya çıktığına bir yanıt aramaz ve bir devletin nasıl kurulmuş olduğu, genel olarak devletin nasıl ortaya çıktığı ya da ilk devletin hangisi olduğu ile ilgilenmez. Bunun yerine devlet olgusunu kavramsal olarak ele alan siyaset felsefesi, adına "devlet" denilen varlığın var olmak zorunda olup olmadığını ve var olmak zorundaysa niçin var olmak zorunda olduğuna ilişkin bir temellendirme verir. Yani bir gerekliliğin nedenini, ussal temelini göstermeye çalışır. Böyle bir bilgi siyaset felsefesinde devlete ilişkin köken araştırması yapanları da ilgilendirmez.

Köken terimi tarihsel kronolojik anlamda değil, mantıksal köken anlamında olup, devletin varlığıyla ilgili bir temellendirme verir. 

Bize insanın varlık yapısı hakkında bilgi sağlayan, insan denen varlığı bütününde nesne edinen İnsan Felsefesi'ne göre insan, hem iyi hem de kötü yanları olan bir varlık olup, hem bir hak ve adil olma duygusu hem de haksızlığa ve adaletsizliğe doğru bir eğilimi vardır.

Kendi içinde uyuşmaz yanlar içeren varlık yapısıyla insan doğasının adaletsizliğe ve kendi çıkarı uğruna suç işleme eğilimini (vicdan) her zaman engelleyemez. Buna muktedir güç devlet denilen siyasal varlıktır.

Doğa Durumu Varsayımı
Siyaset felsefesi için ortaya çıkan en temel soru "Eğer devlet olmasaydı, onu icat etmeye gerek olurmuydu? İhtiyaçmı duyulurdu, yoksa icat etmek zorunda mı kalınırdı.?" sorusudur.

Devletin var oluş nedenini açıklamaya çalışan siyaset kuramları bir varsayımdan, "doğa durumu" varsayımından hareket ederler. Doğa durumu gerçek bir durum değil, devletin var oluş nedenini açıklamak, devletin varlığını temellendirmek amacıyla tasarlanmış bir durum, varsayımdır.

17. ve 18. yüzyıl  felsefeleri içinde  gelişen İngiltere'de Thomas Hobbes ve John Locke'un, Fransa'da Jean Jacques Rousseau'nun siyaset ve devlet kuramları, hep doğa durumu  temel varsayımından hareketle ortaya konmuşlardır.

Doğa durumu hiçbir devlet örgütlenmesinin, siyasi örgütlenmenin ve yönetimin olmadığı zamanki durumu dile getiren, insanın toplum dışında bozulmamış halde veya tamamen doğal halde bulunduğu ve herkesin doğa yasalarına bağlı olduğu durumu ifade eden bir tasarımdır.

Bazı düşünürler doğa durumunun rahatsız edici yanlarını açıklamalarının temeline koyuğ, adına "toplum sözleşmesi" dedikleri bir sivil sözleşmeyi gerekli görmüşlerdir. Bazı düşünürler ise doğa durumunu gerçek eşitlik durumu  olarak görüp devletin ortaya çıkışını eşitsizliğin doğuşu olarak ifade etmişlerdir.

Hobbes'un  "herkesin herkese karşı savaşı" olarak gördüğü doğa durumu, Rousseau tarafından insanların eşitlik içinde yaşadığı bir özgürlük durumu olarak tasarımlanır.

Bütün doğal hukuk kuramları doğa durumu tasarımını dizgelerinin başına her ilk savlı dizgede olduğu gibi bir ilk durum, bir hareket noktası, bir kabul olarak koymuşlardır.

Toplum Sözleşmesi ve Egemenlik Hakkı
Toplum Sözleşmesi doğa durumundaki bireysel çıkarlarından vazgeçen bireylerin kendi çıkarlarının önüne, toplumun genel çıkarını ve genel istenci koymalarıdır. 

Thomas Hobbes, toplum sözleşmesi tasarımını ilk ortaya atan filozof olarak bilinir.

Genel İstenç: İstenç tercih etme, seçme ya da karar verme yetkisi olup, genel istenç toplumun bütününün belirli bir amaca yönelik bilinçli olarak belirli bir etkinlikte bulunma gücünü ifade eder.

Thomas Hobbes, toplum sözleşmesi tasarımını herkesin herkese karşı savaşından kaynaklı güvensizlik gerekçesiyle ortaya koymuştur. Devletin olmadığı durumu heran çatışma durumuna dönüşebilecek bir durum olarak görmüş ve toplum sözleşmesi tasarımını gerekçelendirmiştir.

Doğa durumunda "homo homini lupus" (insan insanın kurdu)  olduğu için ve bu anarşi durumu herkesin herkese karşı savaşından kaynaklanan bir güvensizlik durumuna yol açtığından bir toplum sözleşmesine gerek vardır.

Toplum Sözleşmesinde Konsensus Kavramı: Sözleşmenin koyduğu ilkeler üzerinde tam bir oybirliği içerisinde ortak karara varma anlamına gelir.

Liberal Siyaset toplum sözleşmesinin zorunluluğunu kabul ederken, devletin varlığını gereksiz güven anarşist siyaset, doğa durumunu tek edil, özgür ve eşitlik içeren bir durum olarak görür.

Liberal Siyaset kuramları toplum sözleşmesinin zorunluluğunu kabul ederken, devletin varlığını gereksiz gören anarşist siyaset görüşüne göre doğa durumu adil, özgür ve eşitlik içeren tek durum olup, toplum sözleşmesi kuramı devletin gerekliliğini açıklamakta yetersiz kalır.

Adalet, Eşitlik, Mülkiyet ve Diğer Sorunlar
Felsefenin etik disiplininin de merkezinde yer alan adalet kavramı, siyaset felsefesinde en eski sorunlardan bir tanesi olup  toplum ve devletle ilgisinde incelenen bir kavramdır.
Adalet kavramına Etik ve Değer Felsefesi kendi başına bakarken, Toplum ve Siyaset Felsefeleri adil toplum ve adil devletin nerede ve ne şekilde olabileceğini araştırırlar.

Hak kavramı ödev kavramı ile birlikte ele alınır ve ödevler de yurttaşların yapması gereken yükümlülükler olarak ortaya çıkar. Adil bir toplumda yurttaşlar üzerlerine düşeni yaparken, hakları da devlet tarafından korunmaktadır.

Siyaset Felsefesi tarihinde eşitlik ve adalet kavramları temelinde ele alınan mülkiyet sorunu ve insanın sınırsız mülk edinme hakkınının olup olmadığı eşitlik ve adalet kavramlarına göre çözülmeye çalışılır.
John Locke mülkiyeti doğal bir hak olarak görürken, Rousseau mülkiyeti eşitliğe ve doğaya aykırı bir olgu olarak yorumlar.

Sivil Toplum Kavramı: Siyaset Felsefesi hep bireyin toplumla ve devletle olan ilişkisini sorgulamıştır. Bu sorgulama bize sivil toplum kavramını verir. Sivil toplum, toplumu oluşturan bireylerin üstün bir gücün uyruğu değil, "yurtttaşları" olduğu toplumdur.

Siyaset Felsefesi ve Etik
Etik terimi köken olarak Yunanca ethos sözcüğünden gelir. Felsefenin bir dalı olarak etik, kişiler arası ilişkilerde ortaya çıkan eylemin belirleyici ilkelerini araştırır ve bazı toplumsal sorunlara değinir. Siyaset felsefeside toplumda yaşayan insanı ele aldığından hem etik hemde siyaset felsefesi toplumsal siyasal bir varlık olarak insanı ele alır. Hem Etik hemde Siyaset Felsefesi eylemlerimize yön veren pratik aklı soruşturur.  Etik kişi olarak eylemde bulunan insanı soruştururken  siyaset felsefesi bir bütün olarak toplumsal yaşamı ve toplumsal düzenlemeleri belirleyen ilkeleri eleştirir ve sorgular.

Aristoteles "Nikomakhos'a Etik" adlı eserinde bu eserin bir siyaset araştırması olduğunu yani etik incelemesinin aslında bir siyaset incelemesi olduğunu söylemiş, etik ve siyaset ilişkisini göstermek açısından önemli bir ipucu sağlamıştır.

Her siyaset olgusu aslında bir etik olgu olduğundan, siyaset felsefesi etikten bazı temeller almıştır.

Bir ülkede insan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması siyaset ilkeleri ve etik ilkelerinin gözetilerek değerlendirilmesi ile olanaklıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü