11 Nisan 2015 Cumartesi

Kişilik Gelişimi

FELSEFE Ders Notları 2
Eğitim Psikolojisi
Kişilik Gelişimi


Karakter: Kişiliğin ahlaki yönüdür.
Mizaç: Kişiliğin duygusal boyutudur.
Kişilik: Bireye özgü olan onu diğer bireylerden ayıran ve bireyin uyum tarzını içeren tutarlı olarak gösterdiği duygu, düşünce ve davranış örüntüleridir.
Davranışsal Genetik: Kişilik özelliklerinin oluşumunda kalıtımın rolünü araştıran çalışma alanıdır.
Kalıtım: Belirli kişilik özelliklerinin oluşumunu etkileme potansiyeline sahiptir.
Çevresel Faktörler: Kişilik gelişimini etkileyen katılımsal faktörler dışında kalan bütün faktörlerdir.

Demokratik Anne  Baba: Çocukların ihtiyaçlarını dikkate alarak, davranışsal kurallar koyarlar. Çocuklar kurallara uymadığında cezalandırırlar. Cezanın neden verildiği çocuğa açıklanır ve fiziksel güç kullanılmaz.

Otoriter Anne Baba: Çocukların ihtiyaçları dikkate alınmaksızın ve gerekçelerini açıklamaksızın katı davranışsal kurallar koyarlar. Kuralların tartışmasız şekilde yerine getirilmesi istenir.

İzin verici Anne Baba: Çocuklarını çok az kontrol etme eğilimindedirler ve onlardan çok fazla olgun davranışlar beklemezler.

Psikoanalitik Kuramlar: Bu görüşleri savunan en önemli kuramcı Sigmund Freud'dur.

Freud'un Topografik Kuramı: Bireyin zihinsel etkinlikleri bilinç, bilinç öncesi ve bilinç dışı olmak üzere üç biçimde gerçekleşmiştir.
  • Bilinç: Bireyin farkında olduğu yaşantıları içeren düzeydir. Bireyin çevresinden ya da kendisinden gelen uyaranların farkında olduğu, tanıdığı, algıladığı yaşantılar bilinç düzeyinde yaşanır. Bireyler bu yaşantılara ilişkin bilinçliliğini davranışlarıyla çevrelerine ifade ederler. Örnek : Şu anda farkında olduğumuz anılar, duygular ve düşünceler bilinçli bir şekilde yaşanılır ve diğer insanlarla paylaşılabilir.
  • Bilinç Dışı: Bireyin farkında olmadığı arzuları, istekleri, dürtüleri, düşünceleri, duyguları ve yaşantıları içeren düzeydir. Örnek : Bazı geçmiş yaşantılar, zaman içinde unutularak bilinçdışına atılmıştır. Bazı yaşantılarsa toplumsal, dinsel, ahlaki nedenlerle bilinçte bırakılmamış, baskı ya da sansür mekanizması yoluyla bilinçdışına atılmıştır. Yine, toplumun hoş karşılamadığı, yasakladığı arzuların, isteklerin, dürtülerin de bilince çıkarak doyum bulmasına izin verilmemekte ya da bastırılarak bilinçdışında tutulmaktadır
  • Bilinç Öncesi: Şu anda bilincinde olunmayan ancak, biraz düşünüldüğünde ve dikkat gösterildiğinde hatırlanarak bilinç düzeyine getirilebilen, zihinsel olayları ve yaşantıları içeren düzeydir. Örnek: Şu anda üniversite sınavına girdiğiniz günün detaylarını hatırlayamayabilirsiniz. Çünkü bu yaşantı bilinç öncesi düzeyinizdedir. Fakat biraz çaba harcadığınızda, düşündüğünüzde üniversite sınavına girdiğiniz o güne ilişkin çoğu detayları hatırlayabilirsiniz.
Freud'un Yapısal Kuramı: Freud kişiliğin belirlenmesinde, bilinçdışı güçlerin ve içsel çatışmaların önemli bir rol oynadığı temel düşüncesinden hareketle, yapısal kişilik kuramını geliştirmiştir. Freud'un yapısal kişilik kuramı,bireylerin gelişiminde farklı dönemlerde oluşmakta olup, karşılıklı etkileşim halinde bulunan id, ego,ve süper ego olmak üzere üç yapıdan meydana geldigini savunmaktadır. 

İD: Kalıtımla gelen, doğuştan varolan ve ruhsal enerjinin kaynağını oluşturan kişiliğin ilkel bileşenidir. Ruhsal enerji kaynağı olan id, diğer iki sistemin çalışması için gerekli olan gücü de sağlar İdin hareket kaynağı, içsel dürtülere bir an önce doyum bulma çabasıdır. Bu nedenle beklemek istemez, zaman ve mekan tanımaz, uygun koşulların oluşup oluşmaması önemli değildir Yeni doğmuş bir bebekte başkaca bir yapı olmadığı için, bebek tamamen idin isteklerine göre davranış sergiler.

EGO: Haz alma ilkesi yerine, gerçeklik ilkesine göre hareket eder Sevdiği için kendi canını düşünmeden harcayan, bir inanç uğruna şehit olan egodur.

SÜPEREGO:
Kişiliğin ahlaki ve yargısal yanını oluşturan süperegodur. Süperego içimizdeki yargıçtır.  
Süperegonun Görevleri:  
  1. İdin kabul edilemeyecek isteklerini bastırmak 
  2. EGO yu törel amaçlara yönlendirmek 
  3. Kusursuz olmaya çalışmak. 
Örnek: Misafirliği giden bir insan aç ise İd  ile hareket ettiğinde açlığını bir an önce gidermek ister. Onun için önemli olan açlığın giderilmesi doyurulmasıdır. Kimseye sormadan bulduklarını yiyebilir. Süperego ise, bunu yapmamasını bu davranışın kesinlikle yanlış olduğunu söyler ve bastırmaya çalınır. Ancak EGO bunun nasıl yapılacağını düzenler yani ilkel yöntemlerle değil toplumsal kurallara göre yapılmasını sağlayarak bireyin ev sahibinden uygun bir dille aç olduğunu belirtmesini ister.

Savunma Mekanizmaları: Egonun yaşanılan çatışmanın yarattığı kaygıyla başa çıkabilmek için kullandığı çeşitli düşünce, tutum ve davranış biçimleridir

Örneğin: Aç ve parasız bir bireyin durumunu ele alalım. İd, egoyu yiyecek bulmaya zorlar. Açlık yaşamsal bir sorundur. Bireyin tek seçeneği ekmek çalmaktır. Bu kez süperego hırsızlığın kötü, yaşa dışı, ahlaksızca bir davranış olduğu şeklinde egoya baskı yapar. Birey çalarsa hırsızlık bireyin benlik algısına uymayan kötü bir davranıştır. Bu çatışma bireyde kaygıya neden olur. Birey ekmeği çalar. Ancak bu davranışına kaygısını azaltan bir neden bulur; "Açlıktan ölmekle çalma arasında bir tercihte bulundum. İnsan yaşamı her türlü değerin üstündedir." Bulunan neden hem idi tatmin eder hem de egoyu baskıdan kurtarır.

Freud'un Psikoseksüel Gelişim Kuramı: Freud, kişilik gelişiminde doğumdan itibaren ilk beş yılın çok önemli olduğunu ve bu sürecin, yetişkinlik yıllarındaki kişilik özelliklerinin temelini oluşturduğunu belirtmiştir. Ona göre, kişilik yapısı doğumdan itibaren sırasıyla oral, anal, fallik, latent ve genital olmak üzere beş dönemde gelişir.

Oral Dönem: Psikoseksuel gelişimin ilk dönemidir. Doğumdan 18.aya kadar olan zaman dilimidir. Temel haz kaynağı ağız bölgesidir (ağız, dudaklar, dil). Bebeğin benzeri davranışlarının engellenmesi ya da beslenme noktasında üzerine aşırı düşülmesi bu döneme saplantı meydana getirebilir. En yaygın saplantı nedenlerinden birisi, annenin bebeğini emzirmeden vaktinden çok önce ya da çok geç kesmesidir

Örnek: Tırnak yeme, sigara - alkol kullanma, sakız çiğneme gibi ağızla gerçekleştirilen eylemler oral saplantı örnekleri olabilir.

Anal Dönem: (1,5-3 yaş) arasıdır. Temel haz kaynağı anüs çevresidir. Çocuklar bu dönemde anüsle ilgili tuvaletini tutma bırakma gibi davranışlar sergilerler. Bu davranışlar haz kaynağını oluşturur. Döneme damgasını vuran olay "tuvalet eğitimi"dir. Çocuk tuvalet eğitimini bir yandan dışkılama kaslarının olgunluğa erişmesi, bir yandan da çevresel tepkiler ("Aferin çocuğuma, artık altına yapmıyor." ya da "Kocaman abi oldun, ayıp değil mi şeklinde ifadeler") ile kazanır

Fallik Dönem: (3-5 yaş) arasını kapsar. Temel haz kaynağı cinsel organlardır. Çocuklar, bu dönemle birlikte cinsel organlarından aldıkları hazzı fark ederek, meraklarını bu noktada odaklaştırırlar. Çocuklar, karşıt cinsiyetten ebeveynlerine karşı bilinçli olmayan duygusal ve cinsel bir yakınlık hisseder ve kendi cinsiyetindeki ebeveyninin yerini almak ister. Erkek çocuk bir yandan annesini arzular, bir yandan da bu arzusundan ötürü babası tarafından cezalandırılacağını düşünerek çatışma yaşar. Tersi durum kız çocuğu için de geçerlidir. Yaşanan bu çatışmalar, erkek çocukta oedipus karmaşası, kız çocukta ise electra karmaşası olarak adlandırılır. Ebeveynler bu dönem içinde çocuklarına sevgi dolu bir şekilde yaklaşmalıdır. Çünkü çocuklar, onları model alarak cinsiyet rollerini kazanmaya başlamışlardır. Çocukların kendi cinsiyetlerinden ebeveynlerini model almaları ile (özdeşleşmeleri) yaşanan karmaşa sona erer.

Gizil (Latent) Dönem: (5-13 yaş) Bu dönemde cinsel dürtü gizlenir. (Cinsel ilgi ve arzular, bilinç dışında var olmaya devam etmektedir.) Çocuk, cinsiyetle ilgili konulardan hoşlanmaz ve tüm gücünü sosyal becerilere ve oyuna verir. Oyun gruplarının, hemcinslerden kurulduğu, erkeklerin erkeklerle, kızların kızlarla oyunlar oynadığı görülür. Karşıt cinsler, oyun gruplarına dahil edilmezler. Gizil dönemde çocuk önceki üç dönemin kazanımlarını pekiştirir ve özerk bir kimlik oluşturmaya çalışır. Bu dönemi başarıyla atlatamazsa aşağılık duygusu gibi döneme özgü saplantı meydana gelebilir. Bu dönem, fırtına öncesi sessizlik dönemi olarak da anılmaktadır.

Genital Dönem: (12-18 yaş) ergenlikle başlar ve ergenlik sonrası yılları kapsar. Son gelişim dönemidir. Hızlı fiziksel gelişme ve hormonların etkisiyle içsel cinsel dürtüler artar. Bir önceki dönem bastırılan cinsel dürtüler artarak tekrar ortaya çıkar. Ergenin ilgisi artık yetişkin cinselliğine yönelir. Karşı cinsiyet ile yakın ilişkiler kurulmaya başlanır. Büyük bir bocalama içerisinde olan bireye öğretme güçlükleriyle karşılaşılabilir. Öğretmenler ve ebeveynler bu dönemde ona karşı anlayışlı ve saygılı davranmalıdır. Önceki gelişim dönemlerinde saplantı geliştirmeyen birey, bu dönemde olgun kişiliğine doğru gelişerek, kendine özgü bir yapı oluşturur. Önceki gelişim dönemlerinde saplantıları olan bireyler, genital dönem içerisinde bu saplantılarla yüzleşirler. Çözüm bulamamaları halinde kimlik bunalımı ortaya çıkar.

E.ERIKSON'un Psikososyal Gelişim Kuramı: Freud, insanların kişilik gelişiminde cinselliği temel almış ve aşırı vurgulamıştır. Erikson ise insanların kişilik gelişiminde psikososyal gelişimi temele almıştır. Erikson, Freud'un kuramından büyük oranda etkilenmiştir. Çocukluk yıllarının kişilik gelişiminde önemini kabul etmiş ancak gelişimsel sürecin ergenliğe kadar değil, yaşam boyu devam ettiğini savunmuştur. Freud, kişilik gelişiminde biyolojik temellere vurgu yaparken, Erikson sosyal ve kültürel çevrenin önemini daha çok vurgulamıştır. Freud'un "insan doğuştan yıkıcı bir varlıktır" düşüncesine karşın, Erikson insanın doğuştan "yapıcı" olduğuna inanır. Erikson'un psikososyal gelişim kuramında yer alan her dönem bir kritik dönemdir ve her dönemde başarıyla atlanması gereken bir kriz - çatışma (gelişim krizi - gelişim karmaşası) durumu bulunmaktadır, insanların sağlıklı kişilik kazanabilmeleri için bu dönemleri başarıyla atlatmaları gerekmektedir

Temel Güvene Karşı Güvensizlik: (0-1,5 yaş) Her bebek, ihtiyaçlarının zamanında ve yeteri seviyede karşılanmasını ister. Bebeğin kendini ifade edebilmek için ağlamaktan başka bir yolu yoktur. Bu dönemin psikososyal krizinin olumlu atlatılabilmesi için, bebeğin tüm ihtiyaçlarının zamanında ve yeterince, tutarlı şekilde karşılanması gerekir

Özerkliğe karşı utanç ve kuşku: (1.5-3 yaş) Bir önceki dönemde temel güven ve özgüven duygularını kazanan çocuk, yürümenin ve konuşarak başkalarıyla iletişim kurabilmenin verdiği cesaretle de özgürlüğünü kazanmaya çalışır.
Örnek: 2,5 yaşındaki Semih, annesiyle birlikte misafirliğe gitmek üzere hazırlanır; annesinin ayakkabısını giymesi konusunda kendisine yardım etmeye çalışması üzerine, annesinin elini iter ve ayakkabılarını kendisi giymeye çalışır.

Girişimciliğe Karşı Suçluluk: (3-6yaş) Bu dönemin en tipik özelliği hızla gelişen motor ve dil becerilerinin çocuğun dünyasını genişletmesi ve buna bağlı olarak çocukta artan merak duygusudur.

Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu: (6-12 yaş) Başarı duygusunun gelişmesinde, çocuğun potansiyeline uygun hedeflerin belirlenmesi oldukça önemlidir. Potansiyelin çok altında ya da çok üzerinde hedeflerin belirlenmesi, çocukta aşağılık duygusunun oluşmasına zemin hazırlar. Çocuk evde anne baba okulda ögretmenlerı tarafından motive edilmelidir. Başarılı oldukları alanların saptanması ve onlara fırsatlar verilmesi oldukça önemlidir.

Kimliğe Karşı Kimlik Bocalaması (12-18 yaş) Bu dönemde ergenlerin görevleri bir kimlik oluşturmayı başarmaktır Ergenin bu dönem boyunca cevaplaması gereken çok fazla soru vardır. Ancak en önemli soru "Ben kimim?" sorusudur. Bu soru ergen tarafından cinsel, sosyal ve mesleki açıdan ele alınmaktadır

Erteleme – Moratoryum: Kimlik bunalımı yaşayan ergen, bir türlü çözüm bulamazsa, süreci ertelemeye karar verir. Erteleme yaptığı evrede boş vermiş, kararsız bir görüntü sergiler. Vurdumduymazlık, amaçsızlık ertelemenin en tipik belirtileridir.

Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık: (18-25 yaş)  Bir önceki dönemde geleceğe dair planlar kuran birey, bu dönemde planlarını hayata geçirmeye çalışır. İlk olarak özellikle karşı cinsle arkadaşlık ve yakın ilişkiler kurmaya çalışır. (Kimliğini kazanamayan birey, gerçekçi anlamda yakın ilişki de kuramaz.)

Üretkenliğe Karşı Durgunluk: (25-65 yaş) Bireyin üretkenliğe devam edip etmemesi, kendinden sonra gelen alt kuşakları tecrübelerinden, bilgi birikiminden yararlandırıp yararlandırmamasına yani onlara rehberlik edip etmemesine bağlıdır. Yani bu dönemde üretkenlik denince anlaşılması gereken yeni bir kuşak oluşturmak, rehberlik etmektir.

Benlik bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk: (65 yaş ve sonrası) Bireylerin; yaklaşık olarak 65 yaşlarından sonra ileri yetişkinlik, yaşlılık ya da olgunluk olarak isimlendirilen dönemde karşılaştıkları karmaşa, benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk duygularının kazanılmasıdır. Bu dönem, bugüne kadar yaşanılan yaşamın gözden geçirilmesini, bir değerlendirilme yapılmasını kapsamaktadır.


Yeni Freud'cular: JUNG, ADLER ve HORNEY, FREUD ile temelde ortak görüşleri olmakla birlikte ayrıldıkları görüşleride bulunan ve Modern Psikoanalitik Kuramcılar ya da Yeni Freud'cular olarak anılan kuramcılardır.

JUNG, tüm insanlar tarafından paylaşılan ve kalıtımın bir parçası olan ortak bilinç dışının olduğunu ileri sürmektedir.

ADLER'e göre insanlar eksiklik duygularını üstünlük çabaları ile telefi etmeye çalışırlar. Başarılı oldukları oranda sağlıklı bir kişilik oluşur, ancak abartılmış bir üstünlük çabası olduğunda ise bozulmuş bir benlik imajı gelişerek, sağlıksız bir kişilik oluşur.

HORNET'e göre, sağlıklı insan; insanlara yönelme, insanlardan uzaklaşma ve insanlara karşı olma davranış örüntülerinden her birini, bulunduğu koşullara göre seçimli olarak kullanabilen kişidir. Nevrotik kişi ise bu üç davranıştan birini sürekli kullanarak, bir yaşam biçimi haline getirir.

Öğrenme Kuramları: Kişilik gelişiminde öğrenme ve yaşantıların önemli olduğunu öne sürerler.

Kişiliği açıklayan Davranışcı Kuramlar : JOHN WATSON ve BF.SKINNER'in çalışmalarından ortaya çıkmıştır. Davranışcılar kişiliği, klasik ve edimsel koşullanma yoluyla öğrenme sonucunda, bireyin öğrendiği davranış örüntülerinin toplamı olarak görürler.

Sosyal Öğrenme Kuramı WALTER MISCHEL ve ALBERT BANDURA tarafından geliştirilmiştir. Kişilik; model almayı içeren öğrenme ilkeleriyle beklenti ve yorumlama gibi, bilişsel süreçlerin birleşiminin bir sonucudur. Diğer bir deyişle sosyal öğrenme kuramı, öğrenme ilkeleri ve bilişsel süreçlerin kişiliği nasıl etkilediğini açıklamaya çalışır.

ROGERS, kişilik gelişimini benliğin gelişimiyle açıklamaktadır.

MASLOW'a göre motivasyonel faktörler kişiliğin temelini oluşturmaktadır. Kendini gerçekleştirmeyi başarma arzusu ya da bireyin potansiyellerini ortaya çıkarma isteği kişilik gelişiminde itici bir güçtür.

TREYT Kuramlarına göre kişilik, insanların kalıcı ve tutarlı olarak gösterdikleri özelliklerin bir sentezinden oluşmaktadır.
Örneğin; bir kişi genellikle hareketsizken diğer bir kişi hareket etmeye eğilimli olabilir. İnsanları, sahip oldukları kişilik özelliklerine (TREYT) göre tanımlamak üzerine odaklaşmış olan TREYT kuramları, insanların niçin bu özelliklere veya kişiliğe sahip olduğunu açıklamaya çalışmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Copyright 2013-2017 | İbrahim BAYRAKTAR /dev/null Web Günlüğü